GÜNCEL HABERLER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
GÜNCEL HABERLER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İZMİR ORMAN İŞLETMESİ 'NDE 2008 NASIL GEÇTİ ?


2008 yılı , İzmir Orman İşletmesinde oldukça hareketli bir yıl oldu.

Menderes İlçesindeki Küner-Şaşal Orman Yangını, 2008 yılında , İzmir'in , ülkenin ve dünyanın doğal bir zenginliğinin büyük zarar gördüğü bir orman yangını olarak hafızalarımıza kazındı.
Gönüllerimizi biraz da olsa serinleten iyi haber ise , Gaziemir Orman İşletme Şefi Erdal ŞAHAN , ve Gümüldür Orman İşletme Şefi Nedim BOZKURT ve ekiplerinin zamanla yarışarak, yangının siyah izlerini , yeşile dönüştürmek için verdikleri insanüstü çaba oldu.
Yangın geçiren sahadaki toprak işleme , dikim ve doğal yolla gençleştirme çalışmaları büyük mesafeler katetmiş olup önümüzdeki haftalar içinde tamamlanması bekleniyor.
Orman Yolu yapımlarında da 2008 , atılım yılı idi. Geçen yıllarda başlamış olan yolu olmayan havzalara ulaşım sağlama çalışmalarında , 2008 yılında İzmir Orman İşletme Müdürlüğünde 80 km.den fazla orman yolu inşa edildi.
Ormanların rehabilitasyonu , doğal ve yapay gençleştirme ,sıklık bakımı çalışmalarında da başarılı çalışmaların yapıldığı yıl oldu 2008.

Urla'da genişçe bir alanda çitlenbik ağaççıklarına Sakız ağacı aşılandı.

Gaziemir Orman İşletme Şefliğinin Alionbaşı havzasının ulaşım sorunu tamamen , Tekketepe-Soğuksu havzalarının ,Balçova Baraj havzasının ulaşım sorunu ise büyük ölçüde çözüldü .
İşletme Müdürü Hüseyin DİNÇER 'in Ormancılık çalışmalarına verdiği önem ve İşletme Şefliklerine verdiği destek , Şefliklerdeki başarılı çalışmaların en büyük etkenlerinden biriydi.
2008 yılında İzmir Orman İşletme Müdürlüğünde su kaynaklarına uzak olan ormanlık alanlarda inşa edilen yangın göletleri ve havuzları , yangın söndürme çalışmaları açısından yaşamsal önem taşıyan çalışmalar arasındaydı.


Yangın göletleri ve havuzları yapımında , doğasever kişi ve kuruluşların maddi desteklerinin de önemli bir katkısı olduğu görülmekteydi.
İşletme Müdür Yardımcısı Muhammet KARAHAN 'ın Edremit İşletmesine İşletme Müdürü olarak atanması ve Urla Orman İşletme Şefliğinde uzun yıllar mühendis ve İşletme Şefi olarak görev yapmış olan Zafer DERİNCE 'nin İşletme Müdür Yardımcısı olarak göreve gelmesi 2008 yılında İzmir İşletmesinin önemli görev değişikliklerindi.
Orman Mühendisi Remzi BİRCAN 'ın 2007 yılında bir orman yangınında sol bacağında meydana gelen parçalı kırılmaların düzelememesi nedeniyle dördüncü defa ameliyata alınma ihtimali de oldukça yakın görünüyordu.
Armutlu Orman İşletme Şefliğine geldiği günden bu yana , başarılı ormancılık çalışmaları ile yöresine değerli hizmetler veren Özgür TOPRAK , Yüksek Lisans çalışmasını da yaptığı dal olan Orman Zararlıları İle Mücadele Şube Mühendisliğine geçti.
Bu arada , Sevgili Yalçın AKIN 'ın başından geçen bir olayı da burada not etmekte yarar var.
Ansızca'da inşa edilecek orman yolu güzergahındaki ağaçların kesim işini yapacak işçi temininde sıkıntı çekmesi üzerine , devreye giren İzmir İşletme Şefi Ahmet KÖLE 'nin , boşta olan bir kesim işçisi bildiğini ve telefonunu verebileceğini Yalçın Bey'e söylemesi üzerine , Yalçın , kendisine kesim işçisi Hasan AĞIRMAN olarak tanıtılan telefon numarasını arar.Kendisini tanıtır. Ansızca'daki işi anlatıp , bir iki gün içinde işe başlayıp başlayamayacağını sorar.
Telefonun diğer ucundaki kişi:
-Bana ne senin yolundan ulaaan ..! Senin yoluna da başlarım..! İşine de (....)
Diyerek son derece nazik bir ifade ile işi yapmayı reddeder.
Telefonun diğer ucundaki Yalçın AKIN donmuş kalmıştır.Bir kesim işçisinin , yakası açılmadık küfürlü ifadelerle bir İşletme Şefine nasıl olup ta konuşabildiğine akıl sır erdiremez..
Dert yanar , çevresindekilere ,
-Yahu bir işçiye ,"bir iş var yapar mısın ? " dedim..Adam yedi sülaleme rahmet okudu.Bu nasıl iş anlamadım...
Olayın içyüzünü öğrendiğinde bile şaşkınlığını atabilmiş değildi Yalçın..
Aslında , Ahmet KÖLE , Yalçın Bey'e bir muziplik yapmış ve kesim işçisi Hasan AĞIRMAN diyerek Seferihisar İşletme Şefinin telefonunu yazdırmıştır.Tabii hemen ardından , birazdan Yalçın'ın " Bir kesim işi var , yapar mısın ?" diye arayacağını hemen Seferihisar İşletme Şefine bildirmeyi de ihmal etmemiştir.

Diğer önemli olaylarından birisi , Seferihisar'ın sevilen İşletme Şefi Mustafa PERVANLAR 'ın evlenmesi , ama eşinin tayininin uzun zaman alması nedeniyle bazı hafta sonlarında Bolu'ya gidip gelmek durumunda kalması idi.
Sevgili arkadaşımızın annesinin , Mustafa'ya :
"- Oğlum , artık sizden bebek bekliyoruz "
sözüne karşılık , Mustafa'nın :
"-İyi ama anne , senin o dediğin , telefon ile olmuyor "
demesi de yıla damgasını vuran olaylardandı.


Devamı İçin Tıklayınız...>>

EROZYONLA MÜCADELE HAFTASI ETKİNLİKLERİ DEVAM EDİYOR

( Resim: http://www.nallıhan.net/ )



NASA tarafından yapılan tesbitlerde , Türkiye'nin dünyanın en hızlı çölleşen ülkeleri arasında olduğu belirtilmekte.
Bir an önce , gerekli her türlü önlem yeterince alınmazsa , toplumsal ölçekte doğayı , çevreyi koruma , ve tahrip olan yeşil örtüyü yeniden oluşturma gibi eylemlere geçilmezse , ülkemiz en geç bir kaç on yıl sonra çöle dönüşecek.


Erozyonla mücadele haftasında , erozyonu önleyici etkinliklere hız verilmesinin küresel ölçekte dünya için , ve yerel ölçekte ülkemiz için yaşamsal önemi basın ve sivil toplum kuruluşlarınca vurgulanıyor.

Yıllardır duyduğumuz , ve artık her gün bir çok canımızı alıp giden trafik kazalarına karşı duyarsızlaştığımız gibi ,artık ilgimizi bile çekmez hale gelen erozyon felaketine dikkatleri çekmek için eylemler yapılıyor.
TEMA tarafından , çeşitli kentlerde Toprağa Saygı Yürüyüşü ile erozyon , su kaynaklarının tükenmesi ve kuraklık , gündeme getirilecek ve ilgililerin ve toplumun dikkati çekilecek.
TEMA "Türkiye Erozyonla Mücadele , Ağaçlandırma Ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı" sitesinde konuyla ilgili olarak şu bilgiler veriliyor:

Kuraklık Geçici Değil Kalıcı ....Hayatta Kalmak İçin Harekete Geç...!

TEMA Gönüllüleri Kuraklık ve Su ana temasının vurgulanacağı Erozyonla Mücadele Haftasında TBMM Başkanı Köksal Toptanı ziyaret ederek Su Çerçeve Yasası çıkarılması için desteklerini isteyecek, TEMA'nın bu konudaki çalışmalarını içeren dosyayı sunacak
TEMA Gönüllüleri, Kuraklık ve Su ana temasının vurgulanacağı Erozyonla Mücadele Haftasında TBMM Başkanı Köksal Toptanı ziyaret ederek Su Çerçeve Yasası çıkarılması için desteklerini isteyecek, TEMAnın bu konudaki çalışmalarını içeren dosyayı sunacak



TEMA Vakfı Erozyonla Mücadele Haftası 2008 yılı etkinlikleri 17-23 Kasım 2008 tarihleri arasında. Kuraklık ve Su ana teması ve " Kuraklık Geçici Değil Kalıcı, Hayatta Kalmak İçin Harekete Geç " sloganı ile gerçekleştirilecek. Adana, Ankara, Erzurum, İstanbul, İzmir ve Konya ve illeri başta olmak üzere Türkiye genelinde 345.000 i aşkın TEMA Gönüllüsü, siyasiler, kamuoyu, toplum ve bireyleri hayatta kalmak için yapmaları gerekenler hakkında uyaracak ve harekete geçmelerini isteyecek.

Erozyonla Mücadele Haftası Etkinlikleri, 17 Kasım 2008 Pazartesi günü İzmir'de Cumhuriyet Meydanı ve Gündoğdu arasında gerçekleşecek ;" Toprağa Saygı Yürüyüşü ile başlayacak. Toprağa Saygı Yürüyüşünde katılımcılar yağmur sularının bir damlasının bile ziyan edilmemesini sembolize etmek üzere ellerinde ters dönmüş şemsiyeler taşıyacaklar. TEMA Vakfı tarafından 12 yıldır geleneksel olarak gerçekleştirilen sessiz yürüyüşte, ülkemizin içinde bulunduğu kuraklık sürecinin geçici olmadığına dikkat çekilecek.

18 Kasım 2008, Salı Günü Ankarada TBMM Başkanı Köksal Toptan ziyaret edilerek kuraklıkla mücadele için Su Çerçeve Yasasının mutlaka çıkarılması gerektiğine dikkat çekilecek. Meclis Başkanına TEMA Vakfının Su Çerçeve Yasası ile ilgili çalışmalarını içeren dosya sunulacak ve destekleri istenecek.

Hafta süresince ayrıca erozyon, kuraklık ve su konulu paneller, belgesel gösterimleri, meşe palamudu ekimleri, Suyunu Boşa Harcama Kampanyası stant çalışmaları, eğitim çalışmaları gerçekleştirilecek.


Hayatta Kalmak İçin Harekete Geç

TEMA Gönüllüleri, tüm bu etkinlikler çerçevesinde siyasetçiler, kamuoyu, toplum ve bireylerden üzerlerine düşen sorumluluk ve görevleri yerine getirmelerini isteyecek.

Siyasetçiler:


Su fakiri bir ülkeyiz. Üstelik su varlığımız giderek azalmakta. Size düşen en önemli görevler: Anayasaya suların Devletin gözetim ve yönetimi altında olduğu yönünde bir hüküm koymalı, acilen su varlığımızı doğru ve verimli kullanmamızı sağlayacak Su Çerçeve Yasasını çıkartmalısınız. Su havzalarımızın planlaması yapılarak su varlığına bağlı tarımsal ürün desenleri geliştirilmeli, tarım arazileri gelişmiş, su tasarrufu yapan sulama yöntemleri ile sulanmalı, drenaj suları doğal arıtımla yeniden kazanılmalıdır. Su kullanım planlamasının doğal varlıkların su ihtiyacını da gözetmesi şarttır. Ayrıca, ülke genelinde yamaçlar üzerine düşen yağmur sularının taşıma gücü kazanmadan önünün kesilerek, toprakta suyun tutulmasına yarayan teraslama sistemini uygulamalısınız.

Kamuoyu:


Ülkemiz bundan böyle hep yarı kurak iklim sürecinde olacak. O nedenle hayatta kalmak için harekete geçmeli ve uyum sağlamalıyız. Size düşen en önemli görev kuraklıkla mücadele ve su varlığı yönetiminin bir devlet politikası haline gelmesi ve en önemlisi Su çerçeve Yasasının çıkarılması için bizi yönetenlere baskı yaparak, konunun takipçisi olmanız.

Toplum:

En önemli göreviniz öncelikle; toplum olarak suyu tasarruflu kullanmayı öğrenmelisiniz. Bunun için yerel yönetimlere baskı yaparak, kentlerde su kullanımında bütün tasarruf önlemlerinin alınmasını, şebeke su kayıplarının engellenmesini, kentsel atık suların tamamı arıtılarak tarımsal su kullanımına geri dönüştürülmesini, yağmur suyu depolama gibi yatırımlar yapılmasını, suyun sanayide kullanımında kapalı su devre sistemlerinin geliştirilmesini, buna rağmen çıkacak atık suların arıtımla geri kazanılmasını sağlamalısınız.

Bireyler:

Su yaşamamız için gerekli temel bir varlıktır ve herkesin suya ulaşmaya hakkı vardır. Ancak, günümüzde gelişmekte olan dünyadaki, her beş insandan biri (toplamda 1,1 milyar kişi), Birleşmiş Milletlerin kullanıcının evine en fazla 1 kilometre mesafedeki bir kaynaktan kişi başına en az 20 litre su olarak tanımladığı güvenli içme suyuna makul sınırlar çerçevesinde ulaşamadıkları için hastalanma ve ölüm tehlikesiyle karşı karşıyadır. Dünyanın her yerinde kişi başına günde 50 litre su düşmesi için, mevcut küresel su tüketiminin % 1inden azı yeterlidir. Bu nedenle kuraklıkla mücadele ve su varlığımızın korunması için onu doğru, verimli ve en önemlisi tasarruflu kullanmayı öğrenmelisiniz.

Kuraklıkla Mücadele İçin Su Çerçeve Yasasına İhtiyaç Var

TEMA Gönüllüleri, bu yıl 16ncısı düzenlenen Erozyonla Mücadele Haftası Etkinlikleri çerçevesinde, toplumu oluşturan herkesimi kuraklıkla mücadele ve su varlığımıza sahip çıkmak için harekete geçmeye ve sorumlulukları yerine getirmeye çağırıyor. Bunun için önce birey sonra toplum olarak suyumuzu tasarruflu kullanmayı öğrenmeli ve kuraklıkla mücadele için Su Çerçeve Yasasını acilen TBMMden geçirmeliyiz.


SU TÜKETİMİ


Dünya yüzeyindeki suların % 96,5’i denizlerde , yalnızca % 3,5’ i ise karalardadır.

Bu rakamlardan da anlaşılacağı üzere dünya yüzeyindeki suların ancak % 3,5’i insan
kullanımına uygun tatlı sulardır. Ancak; biz karalardaki bu miktarın bile hepsinden
yararlanma imkânına sahip değiliz. Çünkü bu miktarın da % 1.74’ü karasal buzullarda
katı halde bağlanmış durumdadır. Bu rakamlardan da anlaşılacağı üzere bütün dünya
yüzeyindeki suların ancak % 1.76’sı insan kullanımı elverişlidir.
Kullanılabilirlik oranı açısından kıt bir kaynak olan suyun tüketim şekli ve amacı
birbirinden farklı 3 su kullanım alanı bulunmaktadır.



Bunlar; genel olarak tarım, endüstri , evsel kullanım alanlarıdır.


Suyun bu kullanım alanlarındaki dağılımında ise çeşitli etkenler
rol oynamaktadır. Bu etkenlerin en önemlisi ülkelerin gelişmişlik durumları (düşük, orta
ve yüksek gelirli ülkeler) ve buna bağlı üretim-tüketim ilişkileridir. Suyun kullanım
alanlarına dağılımı düşük, orta ve yüksek gelirli ülkelerde farklı oranlardadır


Düşük gelirli ülkelerde; gelir kaynaklarının büyük oranda tarıma dayalı
olması nedeniyle kullanılan suyun % 87 gibi büyük bir oranı tarımda, % 8’i evlerde ve
yalnızca % 5’inin ise endüstriyel üretimde kullanıldığı görülmektedir. Yüksek gelirli
ülkelerde ise durum farklıdır. Suyun % 59’u tarımda, % 11’ evlerde ve % 30 gibi yüksek
bir oranı da sanayide kullanılmaktadır. Yüksek gelirli ülkeler düşük gelirli ülkelere oranla
tarımsal üretimde % 28 oranında daha az su kullanıldığı görülmektedir. Ancak; tarımsal
kullanımdaki bu fark yüksek gelirli ülkelerde tarımsal üretimde “su tasarrufu” yapıldığı
anlamına gelmemektedir. Düşük gelirli ülkelerdeki % 87’lik tarımsal su kullanımı yüksek
gelirli ülkelerde % 59’a düşerken aradaki % 28’lik farkın % 25’i endüstriyel üretime ve%
3’ü ise evsel kullanıma kaymıştır. Bu noktada ise yüksek gelirli ülkelerde suyun
endüstride kullanımı dikkat çekmektedir.
Orta gelirli ülkelerde ise yine tarımsal kullanım %75 gibi yüksek bir oranda iken endüstriyel kullanım % 13 ve evsel kullanım % 12’dir.
Türkiye’de ise suyun % 75’i tarımda, % 11’i endüstride ve % 14’ü ise evlerde
kullanılmaktadır. Su kullanım alanları oranlarına göre ülkemiz “orta gelirli ülkeler
sınıfındadır diyebiliriz



Evsel su kullanımı da önemli olmakla birlikte su kullanımının azaltılması veya su kullanım
verimliliğinin arttırılması konusunda yapılacak çalışmalarda öncelik, düşük ve orta gelirli
ülkelerde tarımsal kullanım, yüksek gelirli ülkelerde ise hem tarımsal kullanım hem de
endüstriyel kullanım alanlarında olmalıdır.
Birim alandan daha çok ürün alabilmek veya bir yılda 2–3 hasat elde edecek şekilde
intensif tarım uygulaması için, tarımda sulama yapılmaktadır. . Dünya üzerinde tarım
ürünlerinin % 40’ından çoğu sulanan arazilerden elde edilmektedir. Bu araziler, toplam
arazilerin % 17’sini oluşturmaktadır
Özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde tarımsal su kullanımın yüksek olmasının
nedenlerinin başında uygulanan sulama yöntemleri gelmektedir. Genellikle “salma
sulama” tekniğiyle sulama yapılmaktadır. Bu sulama tekniğinde bitkinin ihtiyacı olan
sudan çok fazlası toprağa verilmekte ve böylece ihtiyaç dışındaki su boşa gitmektedir. Bu
tür sulamanın bir başka sakıncası da toprakta tuzlulaşma sorununu ortaya çıkarmasıdır.
Aşırı ve bilinçsiz sulama sonucu yeraltındaki sular yüzeye çıkmakta ve toprak
çoraklaşmaktadır.
Bu sorun ülkemizde GAP projesi ile uygulamaya konulan sulama
alanlarında da yaşanmaktadır. Tarihte ise Sümerliler, Güney Mezopotamya'daki zorlu
ortamda büyük bir özenle kurdukları dünyalarını uyguladıkları hatalı sulama yöntemi ile
yine kendileri yıkmışlardır.
Hangi düzeydeki ülke olursa olsun en büyük su tüketimi tarımda olmaktadır. Dolayısıyla asıl tasarrufun da tarımda yapılması gerekmektedir. Geleneksel ve vahşi sulama sistemlerinin artık terk edilmesi kesin bir gereklilik olmuştur. Tarım alanlarında sulama tekniği olarak “damla sulama” geleneksel hortum ya da kanal sulamasına oranla,kullanılan su miktarını % 30–70 azaltırken, ürün verimini de % 20-90 arttırmaktadır.
Damla sulama tekniği aynı zamanda topraklarda tuzlanma sorununu da ortadan
kaldırmaktadır. Bu konuda çiftçilerin bilinçlendirilmesi ve yatırım gerektiren bir çalışma olduğu içinde desteklenmeleri gerekmektedir.
Tarım alanlarında olduğu gibi özellikle yüksek gelirli ülkelerde suyun endüstride kullanım verimliliğini arttırmak da suyun verimli kullanımı ve tasarrufu açısından önem taşımaktadır. Suyun kıt bir kaynak olduğu ve giderek su tasarrufunun daha da önemkazandığı günümüzde sanayi üretim süreçlerinde alınacak önlemler ve geliştirilecek
tekniklerle suyun verimli kullanımı ve tasarrufu mümkündür. Örneğin ABD’de, 1 ton çelik için tüketilen 280 ton su miktarı, geri kazanma tekniği ile 14 tona düşürülmüştür. Bu
yöntemde fabrikada çeşitli üretim aşamalarında ortaya çıkan “atık sular” arıtılarak
yeniden üretimde kullanılmaktadır. Aynı şekilde Almanya’da yeni tekniklerle, kâğıt
üretiminde harcanan suda % 99 oranında tasarruf sağlanabilmiştir.

EROZYONLA MÜCADELE HAFTASI TEMA GÖNÜLLÜLERİ ETKİNLİK PROGRAMI
(17-23 Kasım 2008)

Tarih - İl - Program
17 Kasım 2008 İzmir 10:30 Anıtta Çelenk Sunumu
11:00 Toprağa Saygı Yürüyüşü (Cumhuriyet Meydanı ile Gündoğdu arasında )
14:00 Panel (Fuar İzmir Sanat Oditorium Salonu)
Konu 1: Tarımda Etkin Su Kullanımı
Prof. Dr. M. Ali UL ( E.Ü.Zir.Fak.Tarımsal Yapılar ve Sulama )
Konu 2 : 2010’a Gelirken Etkin Su Kullanımı
Sedat KÖSE ( İzmir Zir.Odası Bşk.)
17 Kasım 2008 Trabzon 13:00 Basın Toplantısı (Yer: Gazeteciler Cemiyeti)
17 Kasım 2008
17-23 Kasım 2008
İstanbul
14:00 Erozyon, Toprak, Su ve Enerji (Kadıköy)
Merkezi, TEMA Vakfı İstanbul Tem. Yrd. Melek Sevil İRENGÜ)
10:00 TEMA Standı (Caddebostan ve Kazım Karabekir Kültür Merkezleri)
TEMA Erozyon, Orman ve Su anlatımı (Ümraniye Aşağı Dudullu İÖO)
Erozyon Belgeseli Gösterimi (Sarıgazi Kültür Merkezi)
17 Kasım 2008 Eskişehir 14:00 TEMA ve Erozyon Konulu Eğitim (İsmet Paşa İ.Ö.O)
17 Kasım 2008 Zonguldak 12.30 Atatürk Anıtına çelenk koyma ve basın açıklaması
13.30 TEMA Su Tasarrufuna Çağrı Standı (Gazipaşa Caddesi Belediye Kültür
Merkezi önü (Conta Dağıtımı)
17 Kasım 2008 Ankara 09:00 Stant çalışması (Etap Altınel Otel)
18 Kasım 2008 Ankara 10:00 Suyunu Boşa Harcama Kampanyası Standı (Yüksel Cd.)
TEMA Fotoalem “Doğa” Fotoğraf Sergisi (Antares Alışveriş Merkezi)
11:00 TBMM Başkanı Köksal TOPTAN’ı ziyaret ve Su Çerçeve Yasası dosyası
teslim
18 Kasım 2008 Erzurum 15:00 Panel : Arazilerin Amaç Dışı Kullanımı (Erzurum Üniversitesi)
18 Kasım 2008 İstanbul 10:00 Küresel İklim Değişimi ile Artan Erozyon / Su ve Gıda Güvenliğimiz
(Kazım Karabekir Kültür Merkezi, TEMA Vakfı İstanbul Tem. Yrd.
Melek Sevil İRENGÜ
Toprak Doğa Fotoğraf Sergisi
Fotoğrafçı: Lütfiye BUTT
18 Kasım 2008 Trabzon 10:00 TEMA Standı (Kent Merkezi)
18 Kasım 2008 Eskişehir 14:00 Yavru TEMA’lılar Botanik Bahçesi Gezi
19 Kasım 2008 İstanbul 13:30 Belgesel Gösterimi (Karamancı Kültür Merkezi)
19 Kasım 2008 Ankara 10:00 Anıtkabir Ziyareti ve Çelenk Konulması
20 Kasım 2008 Konya 13:00 Toprağa Saygı Yürüyüşü ( Anıt ile Ticaret Odası arasında)
14:00 Panel ( Konya Ticaret Odası Salonu)
Konya’da Erozyon ve Kuraklıkla Maruz Kalınan Tehlike
(Namık Ceyhan - TEMA Konya İl Temsilcisi
Sulak Alanların Durumu (Doç.Dr.Serpil Önder - Selçuk Ün.Zir.Fak.)
Rüzgar Erozyonu ve Çölleşme (Zir.Y.Müh. Mustafa Okur-Top.ve Su
Kaynakları Ar.Ens.)
20 Kasım 2008 Ankara 10:00 Fidan Dikimi (Çubuk)
20 Kasım 2008 Trabzon 18:00 Seminer Erozyon ve Türkiye Gerçeği (Mimarlar Odası)
TEMA Vakfı Trabzon İl Temsilcisi Yrd. Doç. Dr. Coşkun ERÜZ
20 Kasım 2008 Eskişehir 14:00 Kent Ormanı Gezisi
21 Kasım 2008 Adana 18:00 GAP ve Aral Belgeselleri Gösterimi (Belediye Salonu)
Panel: Küresel Isınmanın Tarım Üzerine Etkisi (Prof. Dr.
İbrahim ORTAŞ ve Prof. Dr. Suat ŞENOĞLU)
21 Kasım 2008 Ankara 12:00 Mamak – Sincan Banliyö Hattında TEMA Gönüllülerinin yakalara kağıt
yaprak takma etkinliği
21 Kasım 2008 Mersin 09:00 Panel Tarım Arazilerinin Amaç Dışı Kullanımı (Mersin Üniversitesi)
TEMA Vakfı Mersin Temsilcisi Şükrü ALTINOVA
21 Kasım 2008 Eskişehir 14:00 Meşe Palamudu Ekimi (Bozdağ)
22 Kasım 2008 Ankara 11:00 Stant çalışması ( Antares Alışveriş Merkezi )
23 Kasım 2008 Eskişehir 14:00 Meşe Palamudu Ekimi (Doğan kaya TEMA Köyü)
23 Kasım 2008 Zonguldak 09:00 Doğa Yürüyüşü (Harmankaya Şelaleri)
23 Kasım 2008 İstanbul 10.30 Açıkhava Toplantısı (Küçükçekmece)
23 Kasım 2008 Erzurum 11:00 Toprağa Saygı Yürüyüşü ( Yenibosna ile Havuzbaşı arasında)

TEMA
SUYUNU BOŞA HARCAMA

İLGİLİ KONULAR: "Erozyon:Topraklarımızın sinsi kanseri"


Devamı İçin Tıklayınız...>>

MENDERES' İLÇESİNİN KÜNER VE ŞAŞAL KÖYLERİNDE YANAN ORMAN ALANLARI YENİDEN YEŞİLLENDİRİLİYOR

Yanan fıstıkçamı ağaçları ( mahalli adı ile küner ağaçları )






20 Temmuz 2008 günü akşam saatlerinde TEDAŞ Enerji iletim hattı altında başlayan ve şiddetli rüzgar nedeniyle çok kısa bir sürede geniş bir alana yayılarak , Menderes ilçesinin Küner ve Şaşal köylerinin ormanlık alanlarının yanmasına neden olan yangının ardından , yanan alanların yeniden orman haline getirilmesi için Gaziemir ve Gümüldür Orman İşletme Şefliklerinin çalışmaları büyük bir hızla devam ediyor.


Gaziemir Orman İşletme Şefi Erdal ŞAHAN 'ın verdiği bilgiye göre , Sahalardaki yanık materyalin bu ayın sonlarında temizlenmesinin ardından dozerle toprak işlemesi yapılarak , aralık ayından itibaren saha dikim yoluyla tekrar ağaçlandırılacak.

Kayalık arazi kısımlarının dikim yapılamayacak kısımlarına tohum atılarak sonbahar ve erken ilkbaharda çimlenmeler ile doğal yollarla da sahaya fidan gelmesi sağlanacak.

Sahada yerli ağaç türleri ile tür çeşitliliğinin oluşturulması ile , daha dayanıklı ormanlar elde edilmesini sağlanacağını söyleyen İşletme Şefi Erdal ŞAHAN , yanan ormanın yerine yeniden dikilen fidanların yetişmesi için uzun yıllar geçmesi gerektiğini belirterek , yanan her yaprağın , çocuklarımızın yarınlarından çalındığını , insanlarımızın , sönmeden atılan sigara ve ormanlık alanlarda yakılan ateş gibi nedenlerle ormanlarımızın yanmasına neden olduklarını , dünyamızı canlı yaşayamayacak bir gezegene dönüştürmek istemiyorsak , doğa ve çevrenin korunmasında son derece duyarlı olunması gerektiğini belirtti.


Devamı İçin Tıklayınız...>>

BİR 9 EYLÜL YAZISI



Dokuz Eylül ,yalnız İzmir'lilere değil ,Türkiye'ye kutlu olsun.



Emperyalizmin o gün de bu günkü gibi , etnik ve ırk milliyetçiğini öne çıkararak, Batı Anadolu , Kuzey Anadolu ,ve Marmara bölgesinde tarihsel Helenizm hayallerini hortlatması , Sevr teslimiyet anlaşmasını hayat geçirerek bütün Osmanlı topraklarını paylaşma projesini uygulamaya sokması , Istanbuldaki yönetimin aksine , Anadolu'da umulmadık bir direnişle karşılaştı.


Yokluk içindeki Anadolu , kağnısı ile öküzü ile , kadını erkeği ile emperyalizme karşı ilk ulusal uyanış örneğini yarattı..


9 Eylül , Yunanlıların denize dökülmesinin anma günü değildir.


Emperyalizmin kışkırtmalarına kapılarak Pan -Helenist imparatorluk kurma hayalleri ile Anadoluyu işgal etmeye kalkışan Yunanlılara karşı kazanılan zaferlerin anma günü de değildir.


Yunanlılarla savaş ve düşmanlık günleri , tarihin tozlu sayfalarına gömülmüştür.




9 Eylül günü , finali İzmir'de tamamlanan bir ulusal kurtuluş savaşı , bir Ulusun kendine biçilen uğursuz bir sona hayır demesidir.


Osmanlı tebaası olan bütün uluslar kendi milliyet bilinçlerini korurken , ulus bilinci yok olan Türklüğün , yeniden kendini bulmasıdır.


Bunu , Cumhuriyetin ilanından sonra , Atatürk'ün Güneş-Dil teorisi , Hititlerin kökeni , Türk Dil kurumu ve Türk Tarih Kurumlarının kurulması ,ve yeniden Türklük bilincinin ulusa kazandırılması çalışmalarında görebiliyoruz.


Gelecek 9 Eylülleri , anlamını yaşatır şekilde kutlamak ve kentte o coşkuyu doyasıya yaşamak için herkes üzerine düşeni yapmalıdır.


9 Eylül , bir semboldür. O günün coşkusunu tüm İzmir lilerin yaşaması ,ve bu coşkunun dalga dalga ülkeye yayılması gerekir.


İlk kurşun anıtı da İzmir'dedir , Belkahve'den gururla İzmir'e bakan Mustafa Kemal Anıtı da İzmir'de..


Bu , İzmir'lilerin niçin 9 Eylüllerde gururla meydanlara ,alanlara koşup coşku dalgaları yaratmaları gerektiğinin de yanıtıdır.


Canım Türkiye , güzel İzmir ...




9 Eylül hepimize kutlu olsun...



Devamı İçin Tıklayınız...>>

BİR ORMAN YANGINI VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ


İzmir'in Cumaovası (Menderes) ilçesinde , Dereköy mahallesi civarında Edil Deresi mevkiinde 20 temmuz günü akşam saatlerinde başlayan yangın ,tam anlamıyla bir doğa faciasına dönüştü.
Belirlemelere göre ,Etibank ın eski maden işleme tesislerinin bulunduğu ormanlık alanda TEDAŞ ,yeni ismiyle GEDAŞ 'a ait elektrik direğinin , bakımsızlık sonucu ark yapması ile başlayan orman yangını , şiddetli rüzgar nedeniyle ,bir kaç saat içinde inanılmaz bir hızla Şaşal ve Deliömerler köylerine ulaştı.Genellikle sarp ve kayalık yapıdaki dere vadilerinin , müdahele edilmesini son derece zorlaştırmasından dolayı ,güçlükle müdahele edilebilen yangında ,köylerin yanmaması ve can kaybı olmaması için mülki idare ve orman idaresi çok büyük çaba gösterdi..Şu ana kadar yangınla mücadele edenler ya da köylülerden can kaybı olmaması teselli oldu.
Yanan ormanlık alanlar, bakir sayılabilecek doğal güzellik bakımından İzmir'in gözbebeği idi..

Kendine özgü ekosistemi olan Havzanın ,çok çeşitli bitkisel tür zenginliğine sahip olduğu biliniyor.
En az 800-1000 Ha. civarında orman alanının tahrip olduğu belirtiliyor.

Yangında TEDAŞ yetkililerinin son derece büyük sorumluluğu olduğu düşünülüyor.

Yaklaşık 15 gün kadar önce ayni Enerji Nakil Hattından yine ark yapma sonucu çıkan yangın ,fazla büyümeden söndürülmüş ve tedbirsizlik nedeniyle orman yangına sebep olmaktan dolayı TEDAŞ yetkilileri hakkında Orman idaresince Kamu davası açılmıştı.

İlk yangından 15 gün kadar sonra yine ayni enerji nakil hattından tekrar orman yangını çıkması , TEDAŞ yetkililerinin , daha önce çıkan yangına rağmen ,büyük bir umursamazlıkla enerji hattının tamir ve bakım işlemlerini yapmaması nedeniyle , muhtemelen klemens ve izolatörlerin eskimesi ve gevşemesiyle , direkten yerdeki yanıcı ot ve bitki tabakasına ulaşan elektrik kaçağının ve kıvılcımların bu yangına yol açtığı belirtiliyor..

insanlarımızın gerek ormanlık alanlarda sönmemiş sigara atınca yangın çıkacağını bile bile sönmemiş izmaritlerini ormanlık alana atmaları , gerekse TEDAŞ gibi kuruluşların , defalarca ayni nedenden orman yangınları çıkmasına rağmen enerji nakil hatlarına gerekli bakım işlemlerini yapmamalarının , gerek toplum ve gerekse kamu çalışma sahasında toplumsal açıdan gerekli sorumluluk anlayışının pek olumlu noktalarda olmadığını göstermektedir.

Can kaybı yok , hiç olmazsa buna seviniyoruz diyoruz ..

Çok büyük orman kaybı , hayal bile edemeyeceğimiz çeşitte ve sayıda doğadaki hayvan ve diğer canlıların yanarak yokolması...

Ya bunlar ne ? Can değil mi ?

İlgili Konular:
Yanıyoruz
"Keşke " diyordu , " keşke yakmasaydım"
Ormancıların Dünyası
Orman Yangınlarıyla Mücadele , Ormancıların canlarını ortaya koyarak yürüttüğü bir savaştır

İlgili haberler:

CNN Türk


Devamı İçin Tıklayınız...>>

Küllerinden doğan yangın gözetleme kulesi





Meryemana Evi’nin de yer aldığı Bülbül Dağı’nda 2 yıl önce çıkan büyük yangında personelinin son ana kadar terk etmediği Meryemana yangın gözetleme kulesi , gördüğü büyük hasar sonrası yeniden ayağa kaldırıldı

SELÇUK - İzmir’in Selçuk ilçesinde 20 Ağustos 2006 günü çıkan ve Meryamana Evi’nin de bulunduğu Bülbül Dağı’nda 350 hektar kızılçam ve fıstık çamı ormanının yanmasına sebep olan yangında büyük hasar gören Meryemana Yangın Gözetleme Kulesi, seyir terası ve müzesiyle birlikte küllerinden yeniden doğdu.

Türkiye’nin yanı sıra Vatikan ve Avrupa’nın diğer bazı ülkelerinin de gündemini meşgul eden ve kısa sürede, görev yerini terk etmeyerek hayatlarını riske atan personelin bulunduğu Meryemana Gözetleme Kulesi’ne kadar ulaşan yangının, burada da ağır hasara yol açması üzerine başlatılan çalışmalar tamamlandı.

Kulenin, ülkede ilk kez uygulanan özgün bir mimari projeyle hazırlandığı kaydedildi.

İzmir Orman Bölge Müdürü İbrahim Çiftçi, bütün dünya Hıristiyan alemince kutsal sayılan, yerli ve yabancı her yıl binlerce turistin ziyaret ettiği Meryemana Evi yakınındaki kuleyi yeniden inşa ederken, farklı bir misyon da yüklenmek istediklerini bildirdi.

Projenin tamamının İzmir Orman Bölge Müdürlüğüne bağlı mimar ve mühendisler tarafından hazırlandığını ifade eden Çiftçi, 4 katlı sekizgen binanın yerli ve yabancı turistlere yakın zamanda açılacağını belirtti.

Çiftçi, "şu anda çalışmaları tamamlanan kuleyi ve müzemizi ziyarete gelecek yerli ve yabancı turistler, geçmişten günümüze teşkilatımızın faaliyetleri hakkında bilgi alırken, orman sevgisi ve bilinci de pekiştirilmiş olacak" dedi.

Çiftçi’nin verdiği bilgiye göre, Meryemana Yangın Gözetleme Kulesi’nin ilk katında Ormancılık Tarihi Müzesi yer alıyor. İkinci katında personel lojmanı bulunan kulenin üçüncü katı ise seyir terası olarak dizayn edildi. Yangın gözetleme merkezi ise en üst katta projelendirildi.

(aa)

...............................................................................

Meryemana Kulesi müze yapılıyor
İzmir’in Selçuk İlçesi Meryemana Sarıkaya Tepe Mevkiin’de 20 Ağustos 2006’da çıkan orman yangınında 350 hektar çam ormanıyla birlikte kül olan yangın kulesi müze olacak. Selçuk’daki orman yangınında alevler Meryamana Evi’nin duvarlarına ulaşmış, hemen yakınındaki Bülbül Dağı zirvesindeki Orman Yangın Gözetleme Kulesi de kül olmuştu. Görevliler alevler binayı sarmadan sadece beş dakika önce terkedip canlarını son anda kurtarmıştı.
Yangında ağır hasar gören Meryemana Yangın Gözetleme Kulesi Türkiye’de de ilk defa uygulanan özgün bir mimarı proje ve işlevle hazırlanarak küllerin arasından yeniden doğuyor. Her yıl onbinlerce yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği Meryamana Evi’ne çok yakın olan kulenin inşaasına başlandı. Sekizgen şeklinde dört katlı yapılan kulenin birinci katında ormancılık tarihi müzesi, ikinci katında görevli evi, üçüncü katında turistler için seyir terası ve son katında da yangın gözetleme merkezi bulunacak. Yetkililer inşaatın yüzde 90’ının tamamlandığını bildirdi. Bu arada geçen yıl ağaçlandırılan bölgedeki fidanların boy vermeye başlaması yetkililerin yüzünü güldürdü.

Tarih: 6 Şubat 2008 Kaynak: Hürriyet Yazan: Mustafa Oğuz






Devamı İçin Tıklayınız...>>

KURBAĞALAR ÇİN ' DEKİ DEPREMİ HABER VERDİ .. DEPREMLERDEN ÖNCE ORTAYA ÇIKAN GARİP İŞARETLER



Çin’dek i 7.9 büyüklüğündeki deprem , son yıllardaki doğal afetler içinde en korkunçlarından biri oldu.

En son duruma göre belirlenebilen can kaybı sayısı 18 mayıs 2008 itibarıyla 50.000 in üzerindeydi..

Ülkemizin de , 1999 yılındaki İzmit depremi başta olmak üzere pek çok büyük depremlere sahne olması nedeniyle , bizlerin içinde bir ürperti ve yeni bir korku dalgası yarattı bu felaket...

Ülkemizin hemen her tarafının birinci derecede deprem kuşağında bulunması , her an büyük bir depremle karşı karşıya bulunduğumuz gerçeği ile bizi karşı karşıya bırakmaktadır.

Bu nedenle , bu konudaki her türlü faaliyet ve çalışmaları yakından izlememiz ve bunları ülkemize uyarlamamız gerekir.

Aslında alınacak önlemler son derece de basittir. Japonya’ya bir teknik heyet yollayıp , oldukça büyük depremler yaşamalarına rağmen , Japonların bu depremleri hemen hemen zararsız ziyansız olarak atlatmalarının nedenleri araştırılmalıdır.

Doğrusunu konuşmak gerekirse , bunun için Japonya’ya gitmeye de gerek yoktur.

İnternet ortamında , Japonların depreme karşı aldıkları önlemlerle ilgili yeterli düzeyde her türlü bilgi mevcuttur.

Diğer yandan , bizim bilim adamlarımız da yapılması gerekenleri sürekli olarak dile getirmektedir.

Ancak , son yıllarda yaşadığımız çok acı deprem deneyimlerine kadar , devlet organları bu konuda tam bir körlük ve sağırlık içinde idiler denilebilir.

Depremle ilgili son yasal düzenlemeler , artık yapıların depreme dayanıklı inşa edilmesini sağlamaktadır.

Ancak , denetim organları ,bu konuda yeterince ciddi ve ödünsüz davranmakta mıdır ?

Daha kötüsü , bu yasal düzenlemelerden önce inşa edilmiş , demirinden çimentosundan , kumundan çalınmış , zemin etüdleri yapılmamış , sığınakları , yangın çıkışları olmayan , ve ülkemizdeki zaman zaman ayyuka çıkan müteahhit-bürokrat kirli ilişkileri içinde , proje , plan ve etüdlerine olumlu onay verilmiş yüzbinlerce bina yok mudur ?

Muhtemel bir depremde , bu binalarda oturan yüzbinlerce milyonlarca insanın can güvenliğinin tehdit altında olması , on yıllarca bu ülkeyi tapulu çiftliği gibi yönettiğini kabara kabara söyleyen devlet adamlarımızın vicdanlarında hiçbir sızlamaya yol açmıyor mu acaba ?

Kelime kelime aynen tekrarlayamayabilirim, uzun yıllar geçti üzerinden , şöyleydi hatırladığım kadarıyla …

Bir üniversitemizde , işte bu yetkililerin en büyüğünün katıldığı bir konferansta bir öğrenci sorar :

-Efendim , siz bu kadar yıl ülkeyi yönettiniz…. Başka ülkelerde depremlerde can kaybı ve zarar ziyan olmazken , bizim ülkemizde depremlerde binalar gümbür gümbür yıkılıyor , şehirlerimiz yerle bir oluyor ..

Siz vicdanen müsterih misiniz ?

Bunlar ,sizin tedbir almamanızdan kaynaklanmıyor mu ?

Bu giden canların vebali kimin ?

Siz bu ülkeyi ne biçim yönettiniz bu kadar yıldır ?

Ülkenin kaderini yıllarca elinde tutmuş politikacının cevabı:

-Ne yapalım , bizim altımız çürük…!

Öğrenci bu söz üzerine kendine hakim olamaz ve yüksek sesle bağırır :

-Hayır beyefendi , bizim altımız değil , üstümüz çürük….

. . . . . . . . . . . . . .

Ülkemiz ,en aktif fayların bulunduğu bir deprem kuşağında olmasına karşılık , ülke yönetiminde söz sahibi olanlar ,bir yandan seçmenine şirin görünmek , diğer yandan güçlü nüfuzlu kesimlerle hoş geçinmek adına , almaları gerekli tedbirleri zamanında almadılar.

Bu nedenle , her an beklenilen İstanbul-Marmara depremi başta olmak üzere , deprem korkusu insanlarımızda bir paranoyaya dönüşmüş durumdadır..

İnsanlarımız sanki mezar gibi görmektedirler oturdukları yuvalarını..

Dünya basınında , Çin’in Şişuan Eyaletini vuran ve yüzbine yakın insanın hayatını kaybetmesine neden olan 7.8 şiddetindeki deprem ile ilgili , dikkat çeken ilginç hususlara değinen haberler çıktı..

Çinli blogcular, depremden önce yaşanan tuhaf doğa olaylarını paylaşmaya başladı. Milyonlarca kelebeğin kenti basmasından , göldeki 80 bin ton suyun aniden çekilmesine , gökyüzünde garip ışıklardan, intihar eden kurbağlara kadar pek çok garip söylenti sitelerde dolaşıyor.

Çin'in Sichuan bölgesini vuran, 7.8 olarak açıklanan ancak dün 7.9 olduğu söylenen korkunç depremin ardından ölü sayısı hızla tırmanırken, Çinli blogcular birbirinden ilginç 'deprem işaretlerini' paylaşmaya başladı.

Aynen 17 Ağustos 1999'daki Marmara depreminin ardından ortaya çıkan söylentiler gibi bu kez Çin'de de garip doğa olaylarından bahsediliyor. İngiliz Times gazetesinin internet sitesi ise Çinli blogcuların tartışmalarına geniş yer verdi.

Çin'in doğusundaki Shandong bölgesinden bir blogcu, çiftliğindeki hayvanların 2 haftadan beri son derece huzursuz olduklarını, davranış bozuklukları gösterdiklerini anlatırken "Sonunda bu olayı yerel Deprem Araştırmaları Merkezi'ne rapor ettim. Ama ilgilenen olmadı" diye yazdı.


80 ton su bir gecede çekildi


Bazı bloglarda ise, yerel gazetelerde çıkan tuhaf doğa olaylarıyla ilgili haberler hatırlatılıtyor.
Örneğin Chutian Metropolis Daily gazetesinde, 30 Nisan günü, şu haberin yer aldığı hatırlatılıyor: "28 Nisan günü, Enshi kasabası yakınlarında bulunan göldeki 80 bin ton su bir gecede çekildi. Uzmanlar bölgeyi araştırmaya başladı". Enshi, depremin yerle bir ettiği Chongping bölgesinin sınırında bulunuyor.

Kurbağaların toplu intiharı



10 Mayıs günü Sichuan yerel gazetelerinden West China Metropolis Daily gazetesinde yer alan bir habere dikkat çekiliyor. Haberde, binlerce kurbağnın Mianyang kentine girdiği ve intihar edercesine kendilerini yoğun trafiğin olduğu caddelere attıkları belirtiliyor. Mianyang, depremin vurduğu Sichuan bölgesinin en büyük ikinci kenti ve depremin merkez üssüne çok yakın.

Milyonlarca kelebek kenti istila etti

Depremin merkez üssüne sadece 100 kilometre mesafedeki Mianzu kentinden blogcular ise depremden iki hafta önce milyonlarca kelebeğin kenti istila ettiğini hatırlatıyor.

Gece vakti gökyüzünde beyaz ışık

Çin sitelerinde dolaşan en garip söylenti ise depremden sadece 24 saat önce, gece vakti yaşanan ve Mianzu kentinin sakinlarinin tüylerini diken diken eden gökyüzündeki garip ışıklarla ilgili. Işıkları gören yüzlerce kişi, o gece polisi arayıp ihbarda bulunduğunu söylüyor. Anlatılanlara göre gece, gökyüzü aniden renklenmeye başladı. Işıklar daha çok beyaz ışık ve gökkuşağı gibiydi ve alev gibi sürekli şekil değiştiriyordu.

Bulut yokken gökgürültüsü duyuldu

Aynı gece kentin yakınındaki köylüler ise tuhaf gürültüler duyduklarını anlatıyor. Bu gürültüye bir anlam veremediklerini belirten bu insanlar " Gökgürültüsü gibi gürültüler oldu. Ama gökyüzünde bulut yoktu. Çok garipti" diyorlar.


Evet ,basında ve internette bir anda çeşitli haberler yayılmaya başladı depremin ardından ..

Deprem merkez üssüne çok yakın olan Mianyang kentinde , depremden günler önce Kurbağaların kitlesel sürüler halinde kenti terk ettiği ve bunun aslında felaketin bir habercisi olduğu bütün dünya basınında yazıldı çizildi..

Diğer yandan , aynı yöredeki Mianzhu kentinde de depremden birkaç hafta öncesinde milyonlarca kelebeğin ani şekilde kenti terkettiği öne sürüldü.

Çin'li blog'cular, felaketten haftalar öncesinde başlayan bazı garip olayların, depremin işaretçisi olduğunu, ancak yetkililerin bu işaretleri görmezden geldiğini internette tartışmaya başladı.

Şandong kentinde yaşayan bir blog'cu , depremden yaklaşık 1 ay önce kentteki deprem araştırma merkezine gittiğini ve burada tutulan hayvanların garip davranışlar sergilemeye başladığını yazdı.

Chutian Metropolis gazetesi ise, 26 Nisan'da Hubei bölgesindeki Enşi kasabası yakınlarında bulunan göletteki 80 bin ton suyun, bir gecede dibinde ortaya çıkan bir çatlaktan boşaldığını kaydetti.

Bu korkunç depremde , pek çok yerleşim yeri haritadan silindi..

Sişuan'a ulaşan ve esas olarak çadır ve battaniyeden oluşan 24 tonu aşkın yardım malzemesinin depremin merkezi olan bölgelere havadan atılacağı bildirilmekte..

Polis kaynakları, depremin merkez üssüne yakın kentlerde adeta 'taş üstünde taş kalmadığını', bütün binaların yıkıldığını belirtiyor.

Yerel yetkililer, depremin merkez üssüne yakın 10 bin nüfuslu Yingxiu kentinde sadece 2 bin 300 kişinin hayatta kaldığını duyurdu.

Deprem nedeniyle Sişuan'daki barajların yıkılma tehlikesi altında olduğu, depremin yol açtığı toprak kayması yüzünden Jialing ırmağının akışının kesildiği bildirildi.

Toprak kaymasının ırmağın önünde 6 metre yüksekliğinde, 100 metre genişliğinde bir doğal duvar oluşturduğu, oluşan 100 metre uzunluğundaki doğal barajda 600 bin metreküp su toplandığı belirtildi.

Çin Su Bakanı Chen Lei, eyalet hükümetlerinin barajları gözlem altında tutup hasarları hemen bulup tamir etmesi gerektiğini belirtti.

İnşaatlarda yolsuzluk

Çin'de , İnşaatlarda katı yasalarının uygulanmadığı ve yolsuzluklar nedeniyle felaketin büyüdüğü iddia ediliyor.

Ülkedeki inşaat yönetmeliklerini denetleyen Amerikan firması Jones Day’in ortağı Ashley Howlett, "Yasaların uygulanması masraflı oluyor. Bu yüzden çok yolsuzluk var. Yerel yetkililer de bunun içinde" dedi.

İnşaat projelerini bölüşen taşeron firmaların malzemeden çaldığını savunan Howlett, "aynı büyüklükte bir depremin Pekin yakınında olması durumunda bu kadar büyük bir felaket yaşanmayacağını, çünkü başkent çevresinde yasaların harfiyen uygulandığını" iddia etti.

Afetlerde ve özellikle depremlerden önce , hayvanların davranışları değişmekte olduğu ,panik , tedirginlik ve huysuzluklarının son derece dikkat çekici bir hal aldığı , hayvanların bulunduğu yeri terk etme , uzaklaşma kaçmaya çalıştıkları çok eski zamanlardan beri bilinmektedir…

Köylerimizde ,depremler olmadan önce bütün köpeklerin ulumaya başlaması ,atların tepinmesi , kişnemesi ve ahırlarından çıkmaya çalışması , hepimizin bildiği bir husustur.

Bilim adamları , bizim işitme ve hissetme duyularımızın algılayamadığı titreşim ve sesleri hayvanların algıladığını ve depremlerden de önceden haberdar olduklarını söylemektedirler.

Depremlerle ilgili çalışmalar yapan DOHAD (DEPREM HAREKETLERİNİ ARAŞTIRMA DERNEĞİ)”nin internet sitesindeki açıklamalar , oldukça ilgi çekici olduğundan aşağıda dernek faaliyetlerini anlatan bir yazıya yer verdik…

Depremi tanımak için bilmek gerekir diye düşünerek depremlerle ilgili çok ilginç bilgilerin yer aldığı yazıyı olduğu gibi aktarıyoruz:

DOHAD NASIL KURULDU, NASIL BİR ARAYA GELDİK?


17 Ağustos depreminden önce bir takım sıra dışı doğa olaylarını bir çok vatandaşımızla beraber gözlemlemiştik. Ancak buna bir anlam verememiştik çünkü bilgisizdik.

İnternet üzerindeki haber gruplarından ve tarama motorlarında yaptığımız araştırmalarda dünya üzerinde deprem tahmin araştırmaları kapsamında sıra dışı doğa olaylarının deprem öncüleri denilebilecek sinyaller olarak kabul edildiğini gördük. Sanal ortamdaki haber gruplarında bulduğumuz bu bilgileri paylaşarak birbirimizi eğittik.

Bu araştırmalarla beraber ilk olarak http://www.sismikaktivite.org/ sitemizi kurarak konuya ilgi duyan diğer insanların da bu bilgilerden yararlanmasını sağlamaya çalıştık.

Doğayı anlamak !


17 Ağustos’ tan önce bu tür sıra dışı doğa olayları gözlemlerinde bulunan arkadaşlarımız bu gözlemlerini daha bilinçli bir şekilde sürdürmek isteyince bu gözlem raporlarının kayıt altına alnımasını doğru bulduk. Böylece gözlemlerimizin değişimini veya meydana gelebilecek depremlerle olan ilişkisini kendi gözlerimizle görebilecektik. Ancak çalışmalarımızı resmi bir statüde devam ettirmek amacıyla Nisan 2002’de derneğimizi kurduk.

Gönüllü gözlemci ağımız İstanbul ve çevresiyle sınırlı kalarak 1 yıl gibi kısa bir sürede 800’ün üzerinde bir sayıya ulaştı. Ancak hedefimiz bu gözlem ağının tüm yurdumuza yayılmasını sağlamaktır.
Derneğimizin ilkesi, tüm çalışmalarını bilimsel temellere oturtarak spekülatif ve sansasyonel girişimlerden uzak kalmaktır.

2. MESLEKİ OLUŞUMLARIMIZ ?


Üyelerimiz çok farklı sektörlerde profesyonel olarak çalışmaktadırlar. Dernek Başkanı Bülent Doruker, Bilgisayar Mühendisi, bir yazılım şirketinde yönetici; Genel Sekreter Mübeccel Üstüner, pazarlama müdürü ; Başkan Yardımcısı Fuat Agalday tekstilci, Mali Koordinatör Erdem Uygar , Broker ; Dış İlişkiler sorumluları Nil Bilal, reklam ve halkla ilişkiler uzmanı ; Yasemin Sel , bir tekstil firmasında yönetici ; İç İlişkiler koordinatörü Rezzan Terzi, bankacı olarak çalışmaktadır. Diğer üyelerimiz arasında doktor, eczacı, mühendis, muhasebe gibi çok çeşitli mesleklerden arkadaşlarımız bulunmaktadır.


3. BİLİMSEL DESTEK
Derneğimizin amacı; Doğal afetlerin, özellikle de depremlerin, bir çok sıradışı olayla kendini belli ettiği gerçeğinden yola çıkarak, bu konu üzerine bilimsel araştırmalar yapan ve kısa dönem tahminler için çalışmalarda bulunan bilim adamlarımıza destek olmaktır.

Derneğimiz yurtiçinde ve yurtdışında bu yönde çalışmalarda bulunan bilim adamlarıyla sürekli irtibat halindedir ve bilgi alışverişi yapmaktadır. Bu amaçla internet üzerinde de sürekli olarak araştırma yapmaktayız. Depremler ve sıra dışı doğa olayları arasındaki ilişkiyi konu eden bir çok araştırmayı sitemizde üyelerimizi bilinçlendirmek amacıyla sunmaya çalışıyoruz.
Gerek gözlem çalışmalarımız gerekse amatör düzeyde yaptığımız çeşitli ölçümler konusunda çok saygın bilim adamlarımızdan destek almaktayız. Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Sayın Doç.Dr. Oğuz Gündoğdu bizlere gözlemlerimizin bilimsel temellere oturması açısından son derece önemli yönlendirmeler yapmakta ve bilgilerini ve tecrübelerini bizlerle paylaşmaktadır. Özellikle bazı elektriksel ölçüm teknolojileri konusunda İ.T.Ü. Deprem Tahmin Projesi Yürütücüsü Dr.Berk Üstündağ'ın desteğini de almaktayız.

4. KULLANDIĞIMIZ ÖLÇÜM CİHAZLARI
Amatör düzeyde olan ölçümlerimiz arasında Başkan yard. Sayın Fuat Agalday’ın oluşturduğu bir sismometre halen test aşamasında çalışmaktadır. Bunun dışında digital sıcaklık ölçerlerimizle, Ataköy ve Tekirdağ’da deniz suyu sıcaklıklarını ölçüyoruz. Dudullu , Tuzla ve Yalova’da ki evlerinin bahçesinde kuyuları bulunan üyelerimiz yine bu digital sıcaklık ölçerleri ile kuyu suyu sıcaklıklarını ölçmektedirler.

5. ÜYELER NE TAKİBİ YAPIYORLAR
Sayısı 800’den fazla gönüllü gözlemcimizin bildirdiği tüm gözlem ihbarları www.sismik aktivite.org sitemizde arşivlenmektedir.

Bu konudaki en önemli referanslarımızdan biri Hacettepe Üniversitesi Fizik Mühendisliği bölümünden Doç.Dr. Ülkü Ulusoy’ un Prof.Dr. Motoji Ikeya ile beraber hazırladığı ve Deprem Habercisi Olaylar ve Bilimsel Yorumlar adlı kitabında derlediği 17 Ağustos depremi öncesi gözlemlenen sıradışı olaylar olmuştur.

Karınca davranışları:

17 Ağustos depreminden önce, Marmara Bölgesinde yaygın olarak karınca istilası gözlemleri gelmişti. Karıncalar daha önce görülmemiş şekilde evleri istila etmişler, hatta küvet gibi alışılmışın dışında yerlerde bile görülmüşlerdir. Depremden birkaç saat önce de sebepsiz yere toplu halde ölmüşlerdir. Karınca anomalisi belki de 17 Ağustostan önce en yaygın ve belirgin olandır. İstanbul’dan , Adalar’dan Bursa’dan, Çanakkale’den ve özellikle deprem bölgesinden yoğun şekilde karınca anomalisi gözlemlendiğini biliyoruz.

Derneğimiz 17 Ağustos öncesi bu deneyimi yaşamış olan arkadaşlarımızı bu konuda görevlendirmiştir. Kendileri, halen düzenli olarak ev ve bahçelerindeki karıncaların davranışlarını takip etmekteler. Benzer bir durumla karşılaştıklarında rapor edeceklerdir.

Hayvan Davranışları:

Gözlemci arkadaşlar evlerinde beslemekte olduğu evcil hayvanların ani ve sebebsiz olduğu kanaatine vardıkları davranışları rapor etmektedirler. Saldırganlık, evden çıkma isteği , karnını yere sürtünerek yürümeye çalışma, sırt üstü durmaya çalışma, ağlama, uluma, yemek yememe gibi ortada bir somut bir nedeni olmadığına inanılan tüm davranış biçimleri sitemize bildirilmektedir.

Bitkiler:

Üyelerimiz gerek evlerindeki gerekse bahçelerindeki bitkiler mevsim dışı çiçek açma, ani solma, kuruma gibi belirtileri gözlemlemektedirler.

Kuyu suları:

Evlerinde ve işyerlerinde kuyusu olan arkadaşlarımız düzenli olarak seviye ve ısı ölçümü yapmaktalar. Şu ana kadar mevsim normalleri dışında bir anomali rapor edilmemekle beraber zaman zaman görülen küçük sapmalar da yağışlara bağlı kalmıştır. Ayrıca Tekirdağ’daki bir fabrikadan düzenli olarak PH derecesi ortalamalarını almaktayız.

Deniz suyu:

Üç ayrı bölgede düzenli olarak sıcaklık ve deniz seviyesi ölçümü almaktayız. 16 Ağustos gecesi, depremden birkaç saat önce teknesi ile denizde olan bir arkadaşımız, kıyıya döndüğünde suların bir metreden çok yükseldiğini farketmiştir. Gel-git olayını bilen bir kişi olarak bunun çok sıradışı olduğunu düşünmüş, ne var ki ancak depremden sonra anlam verebilmiştir. Kendisi düzenli olarak seviye takibi yapmaktadır.

Hayvanat Bahçeleri:

Boğaziçi Hayvanat Bahçesi, ki büyük deprem öncesi çok belirgin anormal hayvan davranışları rapor etmişlerdir, düzenli olarak aranmakta ve durum raporu alınmaktadır. Ayrıca Çanakkale, Bursa ve Çatalca�da kurulu devekuşu çiftlikleri de düzenli olarak aranarak takip edilmektedir.

Elektrikli Ev Aletleri:

Büyük depremlerden önce deprem merkezine yakın bölgelerde çeşitli elektronik ev eşyalarının sebepsiz yere arızalandığı, kendi kendine açılıp kapandığı ihbarları derlenmiştir. Bu yüzden gözlemcilerimizin bu tür olayları da siteye bildirmelerini talep ediyoruz. Bu olaylar arasında MR cihazlarında depremden kısa bir süre önce arıza, Cep telefonlarında sıradışı şarj değişiklikleri, TV lerde kendiliğinden açılıp kapanma, kanal değiştirme, Radyolarda sebepsiz parazitlenme, programlarda karışıklık, kanal atlama, Bilgisayarlarda, sebepsiz ekran kaymaları, kendiliğinden açılıp kapanma, kitlenme, Pusulalarda yön sapması, Quartz saatlerde geri kalma, ileri gitme ve durma gibi gözlemler bulunmaktadır.

Mikrosismik hareketler:

Büyük depremlerden önce mikrosismik hareketliliğin artabildiği ve/veya anomali gösterebildiği gerçeğinden yola çıkarak, M3 den küçük depremcikleri de kaydedebilmek amacıyla, amatör sismometre ağı kurmayı hedefliyoruz. Marmara Denizinin çevresine kurulacak bu ağ ile fayın nabız atışlarını amatör düzeyde de olsa takip edebileceğiz.

Gök cisimlerinin takibi:

Her ihtimali değerlendirmek istediğimizden, güneşin, ayın ve diğer gezegenlerin konumlarını da takip etmekteyiz. Bu veriyi güneşin ve gezegenlerin çekim güçlerinin henüz kanıtlanamamış olan etkilerini gözlemlemek açısından değerlendiriyoruz.


6. REFERANS ALDIĞIMIZ ÇALIŞMALAR NELERDİR?


Laurentian Üniversitesinden Dr. Michael Pesinger ve
Amerika Jeoloji Kurumundan Dr.John Derr’in
”Tuhaf Işık Olayları ve Depremler” makalesinden:


”Çoğu ülkede sıradışı doğa olaylarına ilişkin kayıtların toplanması ve sınıflandırılmasına iletişim ve bilgi merkezleri bulunmuyor. Ülkeler, bu doğa olaylarının kayda geçirilmesi için ciddi ve yapıcı bir çaba içine girmedikçe, bu sıradışı olayların ; büyük depremlerin nerede ve ne zaman olacaklarını bilmeye ne kadar elverişli oldukları bilinemeyecektir.”

Araştırma yapan bazı kurumlar:
· Amerika � NASA �Ames araştırma Merkezi, Ulusal Bilimler Akademisi, Arizona Üniversitesi,Cornell Üniversitesi

  • Rusya � Bilimler Akademisi , Uluslararası Deprem Tahmin teorisi ve Matematik bilimleri Enstitüsü
  • Japonya - Tokyo Üniversitesi , Deprem Tahmin Araştırma Merkezi, Deprem tahmini Koordinasyon Komitesi
  • İtalya , Çin, İngiltere, Yunanistan, Bulgaristan
  • TÜRKİYE - İTÜ , Kayaç Gerginliği İzleme Yöntemiyle Deprem Tahmin Projesi, Dr. Berk Üstündağ

İTÜ Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof.Dr. Ahmet Ercan�ın araştırması: Böceklerde ve hayvanlarda anormal davranışlar,Yer altı sularında değişimler

“BÜYÜK DEPREMLER ÖNCEDEN BAZI İŞARETLER VEREBİLİR”
NASA, AMES ARAŞTIRMA MERKEZİ, 12 ARALIK 2001

İTÜ Maden Fakültesi , Prof.Dr. İlyas Çağlar
”Depremlerin Habercileri ve Jeofizik”
”Kuvartz saatler, mimoza çiçeğinin kapanması, yer altı sularındaki değişiklikler. Jeo-elektrik ve hidrolojik parametre ölçümleri “

17 Ağustos öncesi Yalova Kaplıcalarında 2 Ağustos 1999 da tespit edilen sıra dışı olaylar:

Zeminin çatlaması ile çıkan yeni kaynaklar, su sıcaklığının 60 dereceden 80 dereceye çıkması suyun çamurlanması.

1992 büyük Erzincan depreminden önce bölgedeki su kaynaklarından çıkan suların kimyasının değiştiğini MTA’ya yazı ile bildirilmiş, ancak MTA değerlendirinceye kadar deprem meydana gelmiştir.

DEPREM HABERCİSİ OLAYLAR VE BİLİMSEL YORUMLARI


Doç. Dr. Ülkü ULUSOY, Hacettepe Üniversitesi


17 Ağustos 1999 Marmara depreminin ardından, Japon ve Türk bilim adamının ortak çalışmasında, depreminin ilk işaretlerinin, ''günler, hatta haftalar öncesinde hayvanlarda, gökyüzünde, denizde ve bitkilerde görülen sıra dışı olaylarda gözlendiği'' belirtildi.

Osaka Üniversitesi Yer ve Uzay Bilimleri Öğretim Üyesi Prof. Dr. Motoji İKEYA ile Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ülkü ULUSOY'un, deprem tanıkları arasında gerçekleştirdiği anket sonucu, 450 tanıktan deprem öncesi belirtilere ilişkin 1026 sıra dışı olay derlendi.
Prof. Dr. İKEYA ile Doç. Dr. ULUSOY'un, ''Deprem Habercisi Olaylar ve Bilimsel Yorumlar'' adını taşıyan ve Türkiye'de bu alandaki ilk çalışmayı oluşturan araştırma, Kültür Bakanlığı tarafından yayımlandı.


“...Kayaların sıkışmasıyla ortaya çıkan bu anormal elektrik ve manyetik sinyaller ; deprem ışıklarından , hayvanlarda ve hatta insanlarda depremlerden önce gözlemlenen anormal davranışlara kadar bir çok sıra dışı diye tabir edilen olaya neden olmaktadır” Siegmann Freund, NASA

“depremlerden önce işaretler alındığı gerçeği”
NASA, AMES ARAŞTIRMA MERKEZİ, Mayıs 2002

“Bilimadamları, uydulardan alınacak bazı verileri kullanarak büyük depremleri birkaç gün önceden tahmin etmeyi yakında başaracaklarını umuyorlar. Uydular halen, büyük depremlerden günler önce meydana gelen kızılötesi ışımaları, elektrik ve manyetik sinyalleri ve iyonosferdeki değişiklikleri izlemekte kullanılmakta.
Laboratuarda yapılan bir deney ve uluslararası uydulardan alınan veriler, bazı depremlerden önce işaretler alındığı gerçeğine kanıtlar sağladı. NASA Ames Araştırma Merkezi�nden Friedemann Freund, NASA Goddard Uzay Uçuş Merkezi ve Carnegie Kurumu Jeofizik Laboratuarı yetkilileri, yaptıkları deney sonucunda, granit kaya bloklarının 1500 tonluk bir basınca maruz kaldıklarında, kızılötesi ışınlar yaydıklarını gözlemlediler.. NASA Goddard tarafından yeni geliştirilen çok hassas bir kızılötesi kamera, kayaların görüntülerini yakalamayı başardı.

PARAMETRE TAKİBİNE DAYALI BAŞARILI BİR DEPREM TAHMİNİ:
Çin’deki Haichang M7.3 ve Tangshan M7.8 Depremleri Tahmini
Çin’de 1970 yılında başlatılmış bir projedir. Yaklaşık 60.000 kişi seferber edilmiştir ve 5 yıl sürmüştür. Yeraltı ve kuyu suları düzenli olarak ölçülmüş, hayvan davranışları izlenmiş, radon gazı ölçümleri yapılmıştır. Bölgede
mikrosismik aktiviteleri kaydedecek özel bir sismometre ağı kurulmuştur. Diri fay hatları boyunca kırıklardaki hareketleri gözleyen tiltmetreler yerleştirilmiştir. Dağlara yerleştirilen cihazlarla, yer şekillerinin birbirine olan uzaklık değişimleri
ölçülmüş, eğimlerin açıları takip edilmiştir. Çevredeki termal kaynakların sıcaklık, renk ve radyoaktiviteleri düzenli olarak ölçülmüştür. Hayvan barınakları takibe alınmış, hayvanların anormal davranışları kayıt altına alınmıştır.
Tüm veriler Çin Deprem Bilimleri Enstitüsünce derlenmiştir.Tüm parametrelerde belirgin bir artış olduğu saptandığında, yetkililere haber verilmiştir. Halk uyarılarak evlerini terk etmeleri istenmiştir. Çok geçmeden büyük Haichang depremi gerçekleşmiş, hiç can kaybı olmadan deprem atlatılmıştır.

HAYVANLARIN ALGILAMA EŞİKLERİ İLE İLGİLİ LABORATUVAR DENEYLERİ,

Texas Üniversitesi, Deniz Bilimleri Enstitüsü , Ruth Buskirk, Cliff Frohlich, Gary Latham
Bazı hayvanlar depremlerden önce meydana gelebilecek jeofiziksel uyarıları insanlardan çok daha fazla algılayabilirler. Bu uyarılar 50hzin altında sismik, akustik dalgalar ile elektrik alan değİşimleri ve koku uyaranlarıdır.

Tavsiye edilen araştırma konuları: 10-50 hz arasındaki sismik dalgalar elektrik alan değişimleri radon dışındaki gazların salınımı olmalıdır.

  • 1980 yılında Otis ve Kautz isimli bilimadamları telefonla bilgi veren gözlemci ağı kurdular
  • 1980 yılında Kenagy ve Enright isimli iki bilimadamı bir saha laboratuarı kurup kontrollü şartlar altında hayvan davranışlarını izlediler.

14 Haziran : New Scientist dergisinin son sayısında yer alan habere göre Japonya’yı vuran büyük bir depremden 2 ay önce garip elektromanyetik sinyaller tespit edildi. Atina Üniversitesi’nde araştırmalarını sürdüren 3 Yunan bilim adamının bu konudaki çalışmalarını doğrulayan sinyaller, ileride depremlerin önceden tespit edilmesinde kullanılabilir.

7. DOHAD NELER YAPACAK, HEDEFİ NEDİR?
Tüzüğümüzdeki ana amaçlarımız:

1. Derneğin amacı; doğa ve doğa hareketlerini gözlemlemek,izlemek, incelemek, doğadaki değişimlerin canlılar üzerindeki etkilerini araştırmak,
2. Doğal afetlere karşı korunmak amacıyla projeler oluşturmak ve var olan projeleri geliştirmek amacıyla desteklemek
3. Doğal afetler sonrası için arama-kurtarma ekipleri oluşturmak, afet bölgelerinde dayanışma ve yardımlaşmaya katkıda bulunmaktır

Gözlem ağımızı yurt sathına yaymak için medyanın desteğini istiyoruz. Sansasyon peşinde değiliz ve her türlü spekülatif ve sansasyonel oluşumun karşısındayız. Bilimsel projelerin desteğe ihtiyacı bulunmaktadır. Amacımız üniversitelerimizde yürütülmeye çalışılan bu tür projelere bir sivil toplum örgütü olarak destek olmak, kamuoyu oluşturmak ve projelere destek bulmaktır.

Bu anlamda İTÜ Deprem Tahmin Projesine elimizden gelen desteği vermek için çalşımalar yapıyoruz. Amatör düzeyde yürüttüğümüz çalışmaların güvenilir olması açısından Sayın Doç.Dr. Oğuz Gündoğdu’nun görüşlerini alıyoruz.

Doğal afetlerden sonrasını da düşünerek tüm üyelerimizin temel ilk yardım ve hafif arama kurtarma eğitimi almaları için bir eğitim organizasyonu yapıyoruz. Dışarıdan katılıma da açık olacak bu eğitim ile önleyemediğimiz doğal afetler sonrasında içinde bulunduğumuz topluma daha bilinçli olarak hizmet etmeyi amaçlıyoruz.

8. İŞBİRLİĞİ İÇİNDE OLDUĞUMUZ KURUMLAR VAR MI?


İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Deprem Tahmin Projesi yürüten Dr. Berk Üstündağ ile projelerine insan gücü anlamında destek verebilmek ve tanıtımlarına yardımcı olmak için bir protokol çerçevesinde işbirliği içindeyiz.

Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Doç.Dr. Oğuz Gündoğdu çalışmalarımıza gerek danışmanlık anlamında gerekse bilimsel birikimlerini paylaşmaları anlamında büyük destek vermekteler.

Diğer bir sivil toplum örgütü olan Ağ-17 Yardım Gönüllüleri Derneğinin son “Altın Satırlar” projesinde gönüllülerimizle destek verdik.

TRAC ( Telsiz ve Radyo Amatörleri Cemiyeti ) başkanı Sayın Aziz Şasa Bey , derneğimize ellerinden gelen desteği verebileceklerini iletmişlerdi. Kendileriyle projelerimiz çerçevesinde görüşmelerimiz olacaktır.


Sıradışı Doğa Olayları
Gözlem Ağına Katılım Çağrısı:

Evlerinde hayvan besleyenler, Veterinerler, Pet-shoplar
Hayvanlarda genel davranış bozuklukları

Evlerinde bitki bakımı ile uğraşanlar, Seralar, Çiçek yetiştiricileri
Bitkilerdeki ani ve nedensiz solma, kuruma veya erken çiçek açma

Bahçelerinde veya çevrelerinde her gün seviye ölçümü yapabilecek yakınlıkta kuyu bulunanlar
Seviye , sıcaklık ve renk takibi

Deniz kenarında ikamet edenler
Deniz seviyesi, Renk değişimi, Ani ölü dalgalar

Bahçeli evde yaşayanlar
Karınca, Diğer böcek türleri, Bitkiler

Medikal Sektöründe Çalışanlar, Doktorlar
MR, Röntgen çıktılarında bozukluklar. Baş ağrısı , baş dönmesi ,kusma gibi semptomlarda artış

http://www.dohad.org/

“gözlemlerinizin sitemizde kayıt altına alınmasını sağlayın”


DOĞA HAREKETLERİ ARAŞTIRMA DERNEĞİ TÜZÜĞÜ
(Başlıca maddeler alınmıştır. Dernek tüzüğünün tamamı için: http://www.dohad.org/ )

KURULUŞ
Yasalar ile bu Ana Tüzük hükümleri uyarınca yönetilmek ve amaç ile hizmet konuları doğrultusunda çalışmalar yapmak üzere DOĞA HAREKETLERİ ARAŞTIRMA DERNEĞİ adı ile bir dernek kurulmuştur.
DOĞA HAREKETLERİ ARAŞTIRMA DERNEĞİ �NİN kısa adı DOHAD olup ; bu tüzüğün aşağıdaki maddelerinde de (DOHAD) veya (Dernek) olarak anılacaktır.

AMAÇ VE HİZMET KONULARI:
3.1 Derneğin amacı; doğa ve doğa hareketlerini gözlemlemek,izlemek, incelemek, doğadaki değişimlerin canlılar üzerindeki etkilerini araştırmak,
3.2 Doğal afetlere karşı korunmak amacıyla projeler oluşturmak, varolan projeleri geliştirmek amacıyla desteklemek
3.3 Doğal afet durumlarında arama, kurtarma, dayanışma ve yardımlaşmaya katkıda bulunmaktır.

ÇALIŞMA BİÇİMİ ve ÇALIŞMA ALANLARI:
4.1 Derneğin çalışma biçimi ; konusunda uzman kişi ve kuruluşların yanı sıra , dernek üyeleri ve diğer gönüllüler vasıtasıyla, doğa hareketlerini ve bunların canlılarla etkileşimlerini araştırmak, çalışma grupları kurmak ve faaliyetlerini koordine etmek, gözlem ve araştırmaları paylaşma amaçlı haberleşme ağları kurmak, doğal afetlerden korunma amaçlı projeler geliştirmek ve bu konuda bilinçlendirme çalışmaları yapmaktır.
4.2 Bu çalışmaların yapılmasında kamu kurumlarının ve özel kuruluşların desteklerini sağlamaktır.
4.3 Bu konudaki ayrıntılar ayrıca çıkarılacak bir iç yönetmelik ile belirlenir.
4.4 Dernek ve çalışmaları hakkında açıklama yapma yetkisi sadece Yönetim Kurulunun belirleyici Dernek Sözcülerine aittir. Dernek Sözcüleri müştereken veya münferiden yazılı veya görsel basına açıklamada bulunabilirler.
Derneğin diğer üyelerinin yapacakları yazılı-sözlü açıklamalardan derneğin hiçbir hukuki ve cezai sorumluluğu bulunmamaktadır. Aksi halde, tüm hukuki sorumluluk açıklamayı yapan üyeye ait olduğu gibi; dernekten kesin ihraç sebebidir.
4.5 Dernek çalışma alanları doğrultusunda; Doğa araştırma ve gözlem çalışmalarına katılabilecek kişileri saptar, eğitim verir, ilgi alanı içinde kalan konularda araştırma ve zemin etütleri yapar ve dernek dışındaki özel veya tüzel kişilere de araştırma yaptırır.
Konferans, panel, seminer sempozyum düzenler, sergi açar, kitap, broşür, dergi, bülten ve benzeri yayınları çıkarır, dernek amaç ve hizmet konularında kullanılmak üzere yurtiçi ve yurtdışından kredi ve sponsor temin eder.
4.6 Amaç ve hizmet konuları ile ilgili olarak yurt çapında tüm kamu kuruluşları (Başbakanlık ve bağlı kuruluşları, bakanlık teşkilatları, valilikler, kaymakamlıklar, emniyet müdürlükleri, polis ve jandarma karakolları, üniversite, fakülte, akademi, yüksek okullar, devlet ve özel hastane ve dispanserleri ve diğer tüm kamu kuruluşları) ile ve kamu kurumları haricindeki gerçek kişi veya tüzel kuruluşlarla (Haberleşme ve telekomünikasyon şirketleri, turizm firmaları, spor klüpleri , spor dernekleri, vakıflar, dernekler ile diğer sivil toplum kuruluşları ve diğer kuruluşlarla) görüşme, danışma yapıp, ilişki kurar, eşgüdüm sağlar ve koordineli hareket eder.
Tüm bu sayılan kurumlar dışında da ileride amaçlarına uyan kurum ve kuruluşlar ile de görüşme, danışma yapıp, ilişki kurup, eşgüdüm sağlar ve koordineli hareket eder.
4.7 Dernek bu konularda kar ve spekülasyon amacı olmaksızın, amacı için gerekli her türlü taşınır, (gemi dahil) ve taşınmaz mal ve cihazlar satın alır, kiralar, kiraya verir.
4.8 Taşınır ve taşınmaz malları hakkında her türlü hukuki tasarrufta bulunur.
4.9 Taşınır mallar, cihazlar kapsamında:
Afet bölgelerinde arama kurtarma çalışması yapacak ve dernekçe kurulan ekiplerin enkaz altında canlı tespiti için gerekli tüm cihazların teminini;
Deniz, kuyu kaynak ve kaplıca sularındaki alçalma, yükselme, terkip değişikliklerini ölçebilmek için gerekli cihazların teminini;
Afet bölgelerine anında ulaşım için gerekli tüm ulaşım araçlarının teminini;
Afet bölgelerinde gerekli çalışma yapabilmek için helikopter, kamyon, karavan, vinç, kepçe ve her türlü nakil vasıtası ile iş makinelerinin teminini sağlar.

Deprem öncesi hayvan davranışlarını incelemek için, fay hatları üzerinde hayvan çiftlikleri kurar.

Olası afetler için arazi satın alır ve bu arazi üzerinde örnek olabilecek uydu kentler kurar ve kurulmasına gerek parasal gerekse hizmet yönünden katkılarda bulunur.

Afet bölgelerinde çadır kentler, prefabrike konutlar ve tam teçhizatlı seyyar hastane kurar. Konaklama, dinlenme, sosyal ve kültürel etkinliklere elverişli tesisler kurar.

4.12 Ülkenin çeşitli bölgelerinde afet gözlem istasyonları, arama kurtarma çalışmaları ve her türlü haberleşmeyi sağlamak için telsiz istasyonları kurup, gerekli cihazları tesis eder ; bu istasyonlarla, ana merkez arasında süratli ve güvenilir bir bilgisayar iletişim ağı kurar. Afet sonrası haberleşme ve iletişimin sekteye uğramaması için dünyanın bilinen afet ülkelerindeki bilimsel kuruluşlarla koordinede bulunarak, özel haberleşme telekomünikasyon ve iletişim ağları kurar.
Gerekli gözlemlerin anında ve sağlıklı yapılabilmesi için uydu kiralar.
4.13 Amaç ve hizmet konuları ile ilgili olarak gelir arttırıcı projeler için ortaklıklar, iktisadi işletmeler, vakıflar ve yardımlaşma sandığı kurar ve /veya anılan kuruluşlarla işbirliğinde bulunur.
Yardım Toplama Yasası ve tüzük hükümleri uyarınca yardım ve bağış alıp verir; koşullu ve koşulsuz vasiyetleri kabul eder.

4.14 Amacın gerçekleştirilmesi için diğer her türlü yasal çalışmaları yapar.

(DOHAD ile ilgili bölüm buradan alınmıştır )

İLGİLİ KONULAR İÇİN TIKLAYIN:
17 Ağustos Depremiyle İlgili Bilinmeyenler >



Devamı İçin Tıklayınız...>>

SU DEĞİRMENLERİ TEKNOLOJİYE YENİLDİ


Doğu Karadeniz'de, geçmiş yılların önemli kültürel değerlerinden olan su değirmenleri, gelişen teknolojiye yenik düşüyor.

29 Mart 2008 Cumartesi 14:34
ZEKERİYA SARIHAN

Tarihe şahitlik eden su değirmenleri, insanın toprağa bağlandığı ve ilk ziraat faaliyetlerini yapmaya başladığı devirlerde kullanılmaya başlanmış. İki yassı taş arasında ezilen mısır, buğday gibi ürünlerden un elde etmeyi başaran insanlar, teknolojinin gelişmesi ve un elde etmek için başka yöntemler kullanılmaya başlanması ile su değirmenlerini terk etmeye başladı.
Doğu Karadeniz ve Rize'de de özellikle mısır öğütmede kullanılan su değirmenleri, mısır üretimi ve kullanımının azalması ile adeta kaderine terk edildi.



Rize'nin Fındıklı ilçesinde su değirmeni işleten Sinan Özemir, yıllar önce Doğu Karadeniz genelinde olduğu gibi Rize'de de mısır üretimi ve tüketiminin önemli yer tuttuğunu belirterek, ''Köylerdeki yaşamın yavaş yavaş azalmasına paralel olarak mısır üretimi de azalmaya başladı. Bu da doğal olarak su değirmeni kullanımını neredeyse bitme durumuna getirdi'' dedi.

Eskiden tarlada üretilen mısırdan su değirmenlerde öğüterek un elde edildiğini, günümüzde ise yaygınlaşan şehir hayatı ile hazır un kullanımının yaygınlaştığını dile getiren Özemir, ''yaylalarda ve köylerde yaşamın yoğun olduğu dönemlerde dedelerimiz bahçede ürettiği mısırı hasat eder, sonra da serender ve evlerin girişine kuruması için asarlardı. Kışın bu mısırlar ailenin ihtiyaçları doğrultusunda su değirmenlerinde öğütülürdü. Mısır ve mısırdan elde edilen çeşitli yiyecekler temel besin kaynaklarımızdı. Başta mısır ekmeği olmak üzere mısır unu kullanılarak yapılan hamsili ekmek, çeşitli lahana yemeklerinde kullanılırdı'' diye konuştu.



Özemir, eskiden her köy ve mahallede bulunan ve akarsuların en uygun yerine inşa edilen su değirmenlerinin genellikle çevresindeki ailelerce ortaklaşa kullanıldığını kaydederek, şunları söyledi:
''Ancak son dönemlerde mısır üretiminin azalmasına paralel olarak tarihi su değirmenlerimiz kullanılmaz oldu. Günümüzde, eskiden her köy ve mahallede, o yerin geleneksel yaşam tarzına uygun yapılan su değirmenlerinin bazısı yıkıldı, bazısı da yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya. Oysa 1900'lü yılların başında bir yerleşim yerinin köy statüsü kazanabilmesi için orada cami ve medrese ile bir su değirmeninin bulunması önemliydi.''




Özemir, su değirmenlerinin mimarisinin, taş ve ahşap işçiliğinin güzel örneklerini oluşturduğunu dile getirerek, ''su değirmeni bölgemiz insanının doğada var olan yöresel enerji kaynaklarından en güzel biçimde yararlandığının da önemli bir göstergesiydi. Günümüzde pek kullanılmasa da, su değirmenlerini tarihi birer değer olarak korumalıyız'' dedi.

Pazar53 Rize Haberleri


Devamı İçin Tıklayınız...>>

FİKRİYE YILDIZ ' IN OĞLU EGEMEN YILDIZ , AKTÜTÜN ' DE ŞEHİT OLDU


Gaziemir Orman İşletme Şefliği Personeli Fikriye YILDIZ'ın , Jandarma Uzman Çavuş olan 25 yaşındaki oğlu Egemen YILDIZ ,Aktütün sınır birliğine PKK ca yapılan saldırı sonucunda , şiddetli çatışmalarda şehit oldu.
Sevimliliği ve güleryüzlülüğü ile sevilen bir genç olan Egemen YILDIZ 'ın cenazesi , evinin önüne getirildiğinde , evin önünde toplanan büyük kalabalık ,AB ve ABD nin , etnik ayrılıkçılığa dayalı terörü kendi politikalarında bir araç olarak kullanmalarını , terörü ve etnik bölücülüğü lanetleyen sloganlar attı.
Bostanlı Beşikçioğlu Camiindeki ikindi namazının ardından kılınan cenaze namazından sonra , Kadifekale şehitliğinde çok sayıda insanın gözyaşları arasında toprağa verildi.

Şehit Egemen'in annesi ve mesai arkadaşımız Fikriye YILDIZ 'a ,Baba Mahmut YILDIZ 'a , şehidin kızkardeşi Ödül YILDIZ 'a , tüm sevenlerine ve ulusumuza başsağlığı diliyoruz


Devamı İçin Tıklayınız...>>

FOK AVCILARI PROTESTOCULARA SALDIRDI

Kanada'nın St. Lawrence Körfezinde fok avcıları, kendilerini görüntüleyen protestoculara saldırarak kameralarını kırdı.

Geçen hafta da protestocuların Farley Mowat gemisiyle Kanada Sahil Güvenlik birlikleri arasında deniz savaşını andıran dalaşmanın ardından olaylar dün de sürdü. Kendilerine Deniz Çobanları Topluluğu ismini veren ve şu ana kadar avcıları görüntülemeyi başaran tek grup olan protestocuların, bölgedeki St.Pierre Adası'na demir attıklarını gören 40 kadar fok avcısı, adaya gelerek geminin ve protestocuların etrafını sardı.

Fokları döverek avladıkları sopalarla gemiye ve protestoculara saldıran grup, protestocuların kameramanı Simeon Houtman'ın kamerasını kırıp, görüntüleri tahrip ettiler ve gemide hasra sebep oldular.

Gemi kaptanı Alex Cornelissen, yerel polisin bölgede olmasına rağmen olaya müdahale etmediğini ileri sürdü. Yerel polisin, liman güvenliğini sağlamasının bir zorunluluk olduğunu belirten kaptan Cornelissen, olay üzerine gemiyi protestocular ve mürettebatıyla birlikte adadan uzaklaştırdı.


Öte yandan Farley Mowat ve protestocu grup Deniz Çobanları Topluluğuna, Kanada deniz avcılığı yasalarını ihlal etmeleri sebebiyle 100 bin Kanada Doları para veya 1 yıldan fazla hapis cezası veya her iki cezanın birlikte verilebileceği açıklandı.

Kanada Balıkçılık Bakanı Loyola Hearn yaptığı açıklamada, Deniz Çobanları Topluluğunun yasal avlanma veya herhangi bir izin olmadan av bölgesine 900 metreden fazla yaklaştığı belirtilerek, bunun Kanada federal yasalarına göre suç olduğunu ve konuyla ilgili kararın yürütülen soruşturma sonunda Nova Scotia eyaleti mahkemesi tarafından verileceği bildirildi.

Kanada Balıkçılık Bakanı Loyola Hearn, fok avının Kanada Hükümetinin izni ve planlamasıyla yürütülen yasal bir av olduğunu belirterek, yasal bir harekette yasa dışı tüm hareketlerin cezalandırılmasının normal olduğunu hatırlattı.
Hürriyet


Bu haberi okuduğumda aklıma ,bir iki yıl önce , bir muhabirin çektiği ve ortalığı ayağa kaldıran ,Kanada Hükümetinin her yıl verdiği izinle inanılmaz bir fok katliamı gerçekleştiren avcıların bir videosu aklıma geldi.
Buraya koyuyorum...Yüreğiniz dayanabilecekse izleyin:
(Bu Görüntüleri çocuklar izlememelidir)




Devamı İçin Tıklayınız...>>

Rize'de orman yangını

A.A

Rize'nin Fındıklı ilçesinde bir vatandaşın yaktığı ateşin ormanlık alana sıçraması sonucu çıkan yangında, yaklaşık 35 hektar alan zarar gördü.

Fındıklı ilçesinin Güzelyalı mevkisinde, dün Ahmet B'nin evinin önündeki çay bahçesinden topladığı kurumuş dalları tutuşturmak için yaktığı ateş, rüzgarın etkisiyle yakındaki ormanlık alana sıçradı. İtfaiye ekiplerinin müdahalesiyle söndürülen yangın, gece yeniden başladı.

Rize Valisi Kasım Esen, İl Jandarma Alay Komutanı Albay Erol Çelik, İl Emniyet Müdürü Şammaz Demirtaş ve Belediye Başkanı Halil Bakırcı ile yangın alanında incelemelerde bulundu.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/8529360.aspVali Esen, gazetecilere yaptığı açıklamada, dün saat 13.00 sıralarında Ahmet B'nin evinin önündeki çay bahçesinden topladığı kurumuş dalları yaktığını, ateşin rüzgarın etkisiyle ormana sıçradığını söyledi.

Yangının aynı gün saat 15.30 sıralarında söndürüldüğünü ancak gece 23.00 sıralarında tekrar başladığını ifade eden Esen, şöyle konuştu:
“Gece güneybatıdan esen lodos, 25 ile 31 derece sıcaklık ve nemin yüzde 30'un altına düşmesi sonucu yangın, orman içindeki kuru otları tutuşturmuş, ulaşımın mümkün olmaması nedeniyle de büyümüştür. Yangın, bozuk sarı çam ormanlarında Rize-Artvin sınırında yaklaşık 35 hektar alanda etkili oldu. Şu anda kısmen kontrol altına alınan yangın, itfaiye ekipleri, asker, orman işçileri ve vatandaşlarca söndürülmeye çalışılıyor. Yangın alanında bulunan bazı evler boşaltıldı.”

Yangına neden olan Ahmet B. ise son zamanlarda ilçede birkaç yangın çıkması nedeniyle ateş yakarken dikkat etmeye çalıştığını ancak aldığı önlemlere rağmen yangının büyümesini engelleyemediğini, bundan dolayı üzgün olduğunu söyledi.
HÜRRİYET


Devamı İçin Tıklayınız...>>
 
Clicky Web Analytics