YANIYORUZ

Börtü-böcek, gövde – dal, yaprak yaprak…

Ekrandan yansıyan alevler odamıza doluyor.Yanıyoruz,yakıyoruz, seyrediyoruz.Nerede, nasıl, ne kadar yandığı önemli değil. İhanet, kasıt,ihmal, tedbirsizlik” sebebi önemli değil. Yanıyoruz, seyrediyoruz.

Gelibolu, Düzlerçamı, Bodrum, Bolu, Marmaris, ,Belek, Akseki, Manavgat,,Alanya veyahut adını bilip bize çooook uzak bir yer, mesela Amazonlar. Yanıyoruz, seyrediyoruz.

Diken de insan. Halfeti’de Hasankeyf Barajı’nın suları altında kalacak bağını , bahçesini, toprağını kaybetmek zorunda kalan köylüyü hatırladınız mı?. Sular altında kalacak 30 yıllık meyve bahçesine bakıp, çökmüş omuzlarının arasına aldığı başını iki eliyle tutup iki gözü iki çeşme nasıl ağlıyordu koca adam… Sanki evladı şehit düşmüş baba gibi, tek tek diktiği ağaçlara bakıp nasıl içini geçiriyordu….

Orman, ormancılık böyle bir karasevdadır.Toprakla buluşturduğunuz her fidan sizin evladınızdır. Bu bugünün meselesi de değildir.

“Dört nala gelip Uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi “ uzanan Anadolu Topraklarına yerleşmeye karar veren atalarımızın ilk işlerinden biri yanı başlarına bir-iki fidan dikmek olmuş diye yazıyor tarih kitapları.

Ağaç, göçebelikte yerleşik düzene geçişin simgesi olmuş.

Ağaç, tarlanın sınırı, mülkiyetin simgesi olmuş.

Ağaç, bir bebek dünyaya geldiğinde O’nunla birlikte boy atsın , geleceğine güvence olsun diye dikilmiş; doğumun simgesi olmuş.

Ağaç, ölünün baş ucuna dikilmiş. Gölgesinde huzur içinde uyusun diye.

Ağaç, yaşamın, kudretin simgesi olmuş. Emanet sayılmış yüzyıllar boyu.

Sonra… unutulmuş töreler, boşlanmış gelenekler.

Doğada ilk talan – yağma - yok etme “ormandan” başlamış insanoğlu. Karnı tok olsa da gözü aç. Kendini “doğanın efendisi” sanıyor.

Tarla için, ev için, yol için, otel için, golf için, havaalanı için,… bahane çok.

Yakıyoruz, seyrediyoruz.

Oysa, “orman” yok oldu mu; doğa adına ne varsa yok olmaya başlar birbir.Türler yok olur, meralar tükenir, hayvanlar cılızlaşır, sular bulanır, hava solunmaz olur, dinlenmenin keyfi kaçar, selin önüne geçilemez. Ve toprak gider, TOPRAK..

TOPRAKANA gidince de yoksulluk, çölleşme, susuzluk, açlık göç başlar.Toplumun morali düşer, birarada tutan değerler yok olur. Varlığımızın nedeni topraksa, yok oluşumuzun nedeni de erozyon olur.

Yakıyoruz, seyrediyoruz.

Kıyametin kopacağı yok. Kıyameti koparmak için harcanan büyük çaba var.

Kolayken sevgi – paylaşım – dayanışma –hoşgörü. Aç gözlülük, doyumsuzluk, tüketim, israf, cahillik ve İHANET var. Nesline ihanet, vatana ihanet!

Yanıyoruz, seyretmeyin.

Vatan topraklarına sahip çıkn. Yakan, yıkana, talana, yağmaya dur deyin. Yeşil örtüye, ormanlarımıza sahip çıkın. Çocuklarınızın geleceğine sahip çıkın.

Üzerinize vazife olmayan işlere karışın.

Türkiye ÇÖL olmasın.

Engin ÖZDEMİR , Mevsimsiz

0 yorum:

 
Clicky Web Analytics