ORMANCILARIN DÜNYASI

Burada , Orman İdaresi mensuplarının ve ailelerinin hayatlarından minik minik anekdotlar okuyacaksınız .
Ormancılar , mesleklerini yirmidört saat yapan insanlardır .
Eşleri , çocukları da bu ortamın havasını solurlar derinlemesine ..
Ormancılığı eşleri , çocukları , babaları ile birlikte yaşarlar ...
Aileleler de ormancılığın dertlerine sorunlarına ortak olurlar , ayni üzüntü ile üzülür , ayni güzelliklere sevinirler onlar da ormancılarla birlikte....

Dışardan çok farklı , içinden çok farklı görünen yaşantıları vardır Ormancıların ve ailelerinin...

Orman Teşkilatı Mensuplarının ve aile bireylerinin gönderdiği , kendi yaşamlarından kesitlere , anılara rastlayacaksınız burada ...

Kendi yaşantılarındaki ormancılık ile ilgili ilginç anılarını gönderecek Orman camiası mensuplarının anılarına yer verilecektir.....

...................................................................................

Ben Hüseyin AKGÜL .
Bir ormancı çocuğuyum.

Babam Kemalpaşa 'da , Urla ' da uzun yıllar Orman İşletme Şefi olarak görev yaptı .Şimdi emekli .
Mesleğini çok severdi babam ...
Çocukluğumda , yazın bir kere bile tatile , denize gidemezdik..Babam çok titizdi ...Bırakıp gidemezdi...O zamanki adıyla Orman Bölge Şefleri , ormanlarını ve çevresini en iyi tanıyan kişiydi..
İzne gitmek için ailecek plan yapar , babama "baba ne olur bu sene gidelim bari bir kerecik tatile ne olur .."dediğimizde :
-"Ben izne gittiğimde yerime vekalet edecek olan kişi benim ormanlarımı tanıyamaz benim kadar...Orman içindeki yolları bilemez...Ormandaki su kaynaklarının yerlerini bilemez....Köylerini , köylülerini bilemez.... Bir orman yangınında ne yaparlar sonra ! Boşverin bu yılda gitmeyelim tatile ... Seneye gideriz " derdi ..
Ormancı ailelerinin ortak kaderidir bu ....Seneye , seneye , seneye , o sene hiç gelmez..
Babaların mesleki özellikleri , onları bir ağaç gibi , nerdeyse bulundukları yere kökleriyle bağlar..
Cefakar ,fedakar insanlardır onlar...
Sanki Devlet Memurları Kanunu ormancıları kanun haricinde bırakmış... "Akşam 5 oldu , mesai bitti , eve gideyim . . Sabah mesai 8:30 da , yarım saat te benden , saat 9 da dairede olayım " diye bir şey yoktur ormancılarda.. Bazen , sabah ortalık ağarırken ormanların korumasında görürsünüz onları ...Bazen gece yarısı...

Bazan geceler gündüzler boyu yangınların içinde boğuşurlar .Yangın bitiminde de ,sanki evde istirahatini yapmış ta mesaiye geliyormuş gibi ,sanki günlerce yangınla boğuşmuş olan onlar değilmiş gibi , hemencecik , nerede kalmıştık deyip yangın nedeniyle yarıda kalan işlerine devam ederler.
Ormancılıkta iş bitmeden mesai bitmez diye bir deyim bile vardır..
Hafta sonu tatillleri fiiliyatta yoktur ormancıların , iş varsa her zaman görev de vardır..

Memur dediğin sabah , mesai başlama saatinde gider işine değil mi ?Akşam mesai saati bitince de evine gider..
Hafta sonunda bir devlet memuru göreve mi gider , tatil mi yapar...?
Ya ulusal ve dini bayramlar ?
Yıllık izin mi , o da ne ?
Dedim ya , sanki Devlet Memurları Kanununu çıkarırken Ormancıları hariç tutmuşlar.
Hiç sızlanmadan , halinden yakınmadan , son güçlerine kadar koşturup dururlar dur durak bilmeden.. Bunlara devlet memuru demek te yanlış aslında ya !
Babamla birlikte yaşadığımız ormanlarla ile ilgili ortak anılarımız o kadar çok ki ...
İlerde fırsat buldukça gönderirim yine...


İşte bunlardan biri :

İzmir'e gittiyseniz bilirsiniz , Atatürk , işte Yunanlıların kurtuluş savaşımızda bozguna uğrayınca , yakıp yıkıp terketmeye başladığı İzmir'e girerken İzmir'in ilk göründüğü nokta olan Belkahve'de bir mola vermiş ve bir fincan kahve içmiştir hani . O günü anlatan bir anıt ta vardır orada.
İşte oralarda , bir tarafı Manisa'nın Spil dağına , diğer tarafı da Kemalpaşanın arkasındaki Nif dağına çıkan doğru alabildiğine uzanan çok , ama çok geniş kızılçam ormanları vardır.Buralarda orman anayola da iner.
İşte , emeklilik günlerinden bir gün , annemle babam Turgutlu'ya giderler günü birliğine. Akşama doğru dönerlerken , Belkahve'ye yaklaştıklarında dağın içinde , ormanda dumanlar çıktığını görür babam . Ormancıların bir alışkanlığıdır bu . Her an tetiktedirler , gözleri dağları ormanları tarar devamlı.
O güzelim Kızılçam ormanından ormandan gelen dumanları görür görmez , hemen arabayı yol kenarına çeker babam , dalar yangının içine .. Orman İdaresinin yangın söndürme Söndürme ekipleri de gelir.
Buralar rüzgarı şiddetli olan ormanlardır , yangınlar çok hızlı yayılır.
O gece babam , yepyeni elbiseleriyle , sabaha kadar , diğer insanlarla birlikte yangınla boğuşur. Sabahleyin 9-10 saatlerinde yangın kontrol altına alınmıştır ,ama babamda da adım atacak güç kalmamıştır ,uykusuz aç , susuz durmak bilmeden yangınla boğuşmak ...
Ateş ,duman , is , sıcak .......Alevleri size doğru püskürten rüzgar....
Yangın sahasından İzmir'e dönen bir araca biner baba .Evimize gelir...kapıyı açıp bir duş alacaktır ,..ateşten dumandan isten kapkara olmuştur...Elini cebine sokar...Anahtar yok ....Anahtar nerdeydi yahu ... Sahi arabadaydı....
-Yahu bizim araba nerdeydi....
düşünür düşünür...
Tuh....!
Sahi o ,dün Turgutlu'dan gelirken yangını görünce arabadan inmemiş miydi...
-"Hanım" ,der ,yanıbaşına dönerek..."Arabayı yangın yerinde unutmuşuz baksana ...."
-......
- Yahu bizim hanım nerde ?

Babam ormanın yanmakta olduğunu görünce ormana dalmış ,akşamdan neredeyse ertesi gün öğleye kadar süren yangından sonra iyice bitkin bir halde , rastladığı bir araba ile dönmüş, ama annemi araba ile birlikte Belkahve mevkiinde unutmuştu..
Hemen geriye yola koyulur babam ...... Anneciğim ,arabanın içinde , hala yangın yerinden dönmeyen eşini , "inşallah yangının içinde başına bir şey gelmemiştir " diye dualar ederek beklemektedir.
Çocukluğumdan kalan bu anımı hiç unutamam.

Yazıyı Gönderen : Hüseyin AKGÜL-Düzenleyen : Remzi BİRCAN

2 yorum:

  1. Kutluyorum böyle bir bölüm açtığınız için.
    İzleyeceğim.
    Saygılar.

    YanıtlaSil
  2. Orman bir ülkenin kalkınması ve sağlıklı toplumların oluşması için çok önemlidir. Ciğerlerimizi koruyalım ki kanser olmayalım. Böyle bir site açtığınız için sizi tebrik ederim.

    YanıtlaSil

 
Clicky Web Analytics