Bir yokoluşun öyküsü

Farsça derin göl anlamına gelen Amik gölünün kurutulmasının hikâyesi , aslında Türkiye `nin yaşadığı çevre sorunlarının da acı hikâyesi gibi. Küresel ısınma tartışmalarıyla gündeme gelen ve dünyanın bazı bölgelerinde insanlık tarihini tehdit edecek boyutlara ulaşan çevre felaketleri bugün SOS veriyor. Gölün kurutulması ve yaşanan çevre sorunları dünyada yaşanan çevre felaketlerinin en çarpıcı örneklerden biridir.
Yakın zamana kadar Türkiye haritalarında kahverengi dağların, yeşil renkli ovaların arasında mavi nazar boncuğu gibi parlayan Amik gölü, bugün artık görülmüyor . Türkiye bir yandan kalkınma ve sanayileşme sorununu çözmek isterken, diğer yandan da ciddi çevre sorunları yaşıyor. Bugün Türkiye `de sadece sulak alanlar yok olmuyor aynı zamanda nehirler kirleniyor, havzalar yok oluyor, tarım arazileri sanayi alanlarına dönüşüyor, su kaynakları hızla kirletiliyor, balıklar ve kuşlar yok oluyor.
Devlet Su İşleri ve Doğal Hayatı Koruma Vakfı `nın açıklamalarına göre bugün için sadece Amik gölü değil, son 40 yılda Türkiye`de Van gölünün yaklaşık üç katı büyüklüğünde, 1 milyon 300 bin hektar sulak alan yok oldu. Geriye kalan 1 milyon 250 bin hektarlık sulak alanda da su kaybı hızla devam ediyor. Sulak alanların bu hızla tüketilmesi yakın gelecekte Türkiye `nin hayvan ve bitki türlerini olumsuz yönde etkileyecektir. Türkiye kendi eliyle kendi geleceğini yok ediyor.
Amik gölünün kurutulması tartışmaları 1940`lı yıllardan itibaren başladı. Bataklıkların kurutulması, sıtmayla mücadele ve tarım arazisi açmak amacıyla gölün kurutulması 1950`li yıllarda hızlandı. DP `nin ülke çapında yürüttüğü imar faaliyetlerine bağlı olarak Hatay `da da Amik gölünün kurutulması ve buradaki arazilerin ziraata açılması amaçlandı.
1950`li yılların ortasında seddelerin yapılıp kanalların açılmasıyla başlayan, taşkınları önleme ve göl sularını boşaltma çalışmaları, 1960`lı yıllarda hazırlanan fizibilite raporlarıyla hızlandı. Bu raporların ilki Türk mühendisler tarafından 1960`ta başlanan ve 1961`de tamamlanan rapordur. Rapor, Amik ovasında zirai, iktisadi ve toplumsal yapıya dair birçok veriyi içeriyor. Bu çalışmadan dört yıl sonra bu defa Amerikalılara başka bir rapor ısmarlandı. DSİ Genel Müdürlüğü `nce 1966 yılında International Engineering Company (IECO) firmasına hazırlatılan raporun adı "Amik Geliştirilmesi , Amik Gölü Projesi, Tahtaköprü Projesi Teknik ve Ekonomik Fizibilite Raporu"dur. Amik gölünün kurutulması için yapılan çalışmaların devamı olan bu rapor Amerikalı uzmanlar tarafından 1966`da Başbakan Süleyman Demirel `e sunuldu. Bu ve benzeri raporlar Türkiye `nin sadece siyasi ya da iktisadi alanda değil, zirai sahada da bir bağımlılık içinde olduğunu gösteriyor. Aslında bugün gelinen noktada ülke tarımının içine girdiği darboğaz ve yaşanan su/sulama sorunu gözönüne alındığında değişen bir şeyin olmadığı görülüyor.
ABD ve Milletlerarası Kalkınma Teşkilatı `nın ortak projesi olarak hayata geçirilen IECO Raporu, yöreye ilişkin ayrıntılı veriler içeriyor. Amerikalı , mühendis, jeolog ve ekonomistler 1964 yılında başlattıkları incelemelerini 1966`da tamamlayarak, eski su müdürü , yeni başbakan ve barajlar kralı Süleyman Demirel`e sundular. Rapor, gölün kurutulması için yapılması gerekenleri adım adım sıraladı ve Tahtaköprü Barajı`yla birlikte entegre bir proje olarak hayata geçirildi.
Asi`nin yoldaşı
IECO Raporu, Amik gölünün kurutulması konusundaki en önemli çalışmalardan biri. Bu raporla ilk defa Asi nehri yatağının genişletilmesi ve derinleştirilmesi radikal biçimde uygulandı. IECO Raporu`nun gölün kurutulması konusundaki temel tezi, Asi nehri ve kollarında yatak düzenlemesi yapılması, yüzey sularının drene edilmesi için kanal ve hendekler açılması ve son olarak da Antakya ve Demirköprü üzerinde iki yeni köprü inşa edilmesidir. Amik gölünün sularının daha hızlı boşaltılması için önemli bir engel oluşturduğu düşünülen tarihi Antakya köprüsünün gölle birlikte yok edilmesi maalesef bu raporla ortaya çıktı.
Tarihi Roma köprüsünün yıkılması, yakın dönem Türkiye tarihinin en büyük ayıplarından biridir. Bin yıldır ayakta duran ve Asi nehrine yoldaşlık yapan Roma köprüsünün boşaltım kapasitesinin azlığı öne sürülerek, yerine yeni bir köprü yapılması ilk defa bu raporla ortaya çıktı. Siyasi iktidar, raporda sunulan altı seçenek içinde en radikal olanını benimsedi ve gölün sularının hızla boşaltılması için tarihi köprü yıkıldı.
Asi`yi zarif bir gerdanlık gibi binlerce yıldır süsleyen tarihi köprü, Amik gölüyle birlikte bir oldu bittiye getirilerek yok edildi. Bugün gelinen noktada hem gölün kurutulmasının hem de tarihi Roma köprüsünün yıkılmasının yanlışlıkları apaçık ortada. Yıkılan köprünün yerinde bugün beton ayaklar üzerinde duran iğreti bir köprü yer alırken, Amik gölünün yerinde maalesef yok olan bir tabiat duruyor.
Ankara , yaşananların pek farkında olmasa da ova her geçen gün daha fazla çölleşiyor ve büyük bir çevre dramı yaşanıyor. Amik gölünün yok edilmesiyle birlikte göçmen kuşlar konacak sazlıklar bulamıyor. Göl alanı içinde kalan topraklarda bugün önemli bir tuzlanma sorunu yaşanıyor. Geçen zaman içinde yağış düzeni bozuldu ve şiddetli yağışların etkisiyle büyük seller oluşmaya başladı. Düzensiz yağışlarla birlikte yeraltı suları azaldı. Gölde yaşayan balıklar ve diğer canlılar yok oldu. Bugün göl alanına artık göçmen kuşlar değil çelik kuşlar iniyor...
Tarihi Roma köprüsünün yıkılmasına, nehir yatağının genişletilmesine ve alınan onca tedbire rağmen Asi, her kış yine taşıyor ve mevsimlik Amik gölü yeniden oluşuyor. Ovaya can veren Asi, denize varmadan önceki son istasyonu olan Amik `in kurutulmasının intikamını zapt edilmez taşkınlarıyla ve ovada yaşanan çölleşmeyle alıyor. Asi kaybettiği ruhunu arıyor.
Kızılderili reisinin Amerikan başkanına dediği gibi "... yaban atları ehlileştirildikten, ormanların en gizli köşelerine kadar dünya insan kokusu ile dolduğunda sevimli tepelerin görüntüsü konuşan tellerle kirletildikten sonra... Bir bakacaksınız ki... Gökteki kartallar yok olmuş. Hızlı koşan taylara elveda demişsiniz. Bu ne demektir, biliyor musunuz? Bu yaşamın sonu ve sadece daha fazla hayatta kalmanın başlangıcıdır..." Göl kurtulduktan sonra, mektupta söylediği gibi burada bir hayat ve bir ruh yok oldu. İnsanlığın ortak aklı, umarız telli turnanın bir avuç paradan daha kıymetli olduğunu çok geç olmadan anlayacaktır.

HÜSEYİN YAYMAN: Dr., Gazi Üni .
2008-04-15 Radikal

0 yorum:

 
Clicky Web Analytics