28.01.2007 Sabah / Sonat BAHAR
Gezegenimizi korumak için yıllarımız sayılı ! Açık Radyo'nun kurucusu Ömer Madra'nın anlattıklarına bakılırsa durum gerçekten de çok vahim. Madra'ya göre küresel ısınma felaketine dur diyecek son kuşak biziz.
2015'ten sonra bambaşka bir gezegenden bahsedeceğiz.
Gezegenimizi korumak için yıllarımız sayılı! Açık Radyo'nun kurucusu Ömer Madra'nın anlattıklarına bakılırsa durum gerçekten de çok vahim. Madra'ya göre küresel ısınma felaketine dur diyecek son kuşak biziz. 2015'ten sonra bambaşka bir gezegenden bahsedeceğiz.
'Stadı ısıtacaklarına evlerindeki ampulü değiştirsinler'
Açık Radyo'nun kurucusu Ömer Madra, yıllardır dinleyicilerini küresel ısınma konusunda bilinçlendiriyor. Madra'nın çizdiği tablo hiç de iç açıcı değil: "Tuz Gölü tuz çölü olacak, Antalya'da turizm yapılamayacak, seller çoğalacak".
Acayipleşti havalar bir güneş, bir yağmur, bir kar... atom bombası denemelerinden diyorlar stronsiyum 90 yağıyormuş ota, süte, ete, umuda, hürriyete kapısını çaldığımız büyük hasrete kendi ülkemizle yarıştayız gülüm ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz ya dünyamıza inecek ölüm
Nâzım Hikmet yıllar öncesinden bu günleri tahmin edip mi yazdı bu şiiri bilmiyorum ama gerçekten de dediği oluyor. Havalar bir acayipleşti... Türkiye, Avrupa ülkeleri ve ABD'de son yılların en sıcak kışı yaşanıyor. Ocak ayında bahardan kalma günler yaşanması ilk başlarda insanların hoşuna gitti ama artık korkutuyor. Üstelik bu korkular yersiz de değil. 10 yıldır durmaksızın küresel ısınma konusunda radyo aracılığıyla dinleyicilerini bilinçlendirmeye çalışan Ömer Madra ile konuştuk. Madra'nın dünyanın önde gelen bilim insanlarının raporlarıyla anlattığına göre durum vahim...
- 10 yıldır küresel ısınma konusunda insanları bilinçlendirmeye çalışıyorsunuz. Dilinizde tüy bitti mi?
- Bitti elbette. Ama konuşmaktan ve sürekli mücadele etmekten başka yol bilmiyorum. Ben yanımda torunumun resmiyle dolaşıyorum, ümidim kırıldığında o resme bakıp baştan başlıyorum. Bilim insanlarının söylediklerine inanıyorum ve onların söylediklerine göre torunumun veya benden sonraki kuşağın bunu düzeltecek şansı yok. Son kuşak biziz. Bu zayıf omuzların üzerine bu yük yüklenmiş. NASA'dan James Hansen 10 senemiz olduğunu söylüyor ve bu iyimser bir yaklaşım. İklim değişikliğini dünyaya ilk söyleyen, küresel ısınma olgusunu, arkadaşlarıyla birlikte ilk modelleyen insan Hansen. Diyor ki: "Böyle giderse, hiçbir şey yapmadan 'Böyle gelmiş böyle gider,' senaryosuna göre gidersek, 2015'ten sonra başka bir gezegenden bahsedeceğiz."
DÜNYA BÖYLE SICAKLIK GÖRMEDİ
- James Hansen'ın bahsettiği nasıl bir dünya?
- Tek kutuplu bir dünya. Kuzey Buz Denizi'nin uzaydan çekilmiş fotoğraflarına baktığımızda orada artık bir buz denizi olmadığını, sadece Güney Kutbu'nda buz olduğunu göreceğiz. Hansen "1 milyon yıldan beri dünya en sıcak noktasına çok yaklaştı," diyor. Bu tür bilimsel raporları nasıl dikkate almayız? Dünya bu boyutlarda bir sıcaklık görmemiş ki! Öngörüde bulunacak, modelleme yapacak veriye sahip değiliz bu durumda. Belki de iyi olur!.. Hoş, iyi olacağını sanmam ya!..
- Bu biraz komplo teorisi değil mi?
- "Şehirler ısı adası oluşturuyor, asfalt emiyor, bu nedenle sıcaklık yüksek görünüyor," deniyordu. Yani, ısınma gerçek olsa bile, bunun insan faaliyetlerinden, yani araba egzozlarından, ev ve fabrika bacalarından, uçaklardan vb. kaynaklanmadığı, daha çok doğal-çevrimsel olduğu gibi 'bahaneler' üretilmekteydi. Ama bir türlü kış gelmeyince, ayılar kış uykusuna yatmayınca, kar yağması gereken yerlerde kar yağmayınca artık anlaşıldı ki bu bir komplo teorisi değil. Petrol devleri, otomotivciler kârları azalacağı için 'inkâr endüstrisi'ni ve propaganda mekanizmasını çalıştırıyorlar. Sıradan insanlar da onlara uyuyor ve kabullenmeyi reddediyor, çünkü rahatından vazgeçmek istemiyor.
İNSANSIZ BİR DÜNYA...
-Bireysel olarak ben de suçluyum yani...
- Hep tüketelim, Maldivler'e gidelim, muazzam inşaatlar yapalım, her şeyi daha bol tüketelim, yazlıklar alalım, bahçeleri, ısıtalım, hatta göğü ısıtalım istiyoruz. Böylece de sorumluluktan kaçıyoruz. Bilim dünyasında etkili isimler arasında daha kötümser olanlar, hatta "Artık çok geç," diyenler de var. Yani Hansen iyimser bir yaklaşım içinde aslında. Sadece 10 yılımız kaldı diyen bir insana 'iyimser' demek de insanın içini bir hoş etmiyor değil doğrusu. Ama, küresel iklim değişikliği, çağdaş medeniyetimizin üstüne bir tsunami gibi geliyor aslında. Ne kışlar kışa benziyor, ne dağlar dağa benziyor. Her tarafı seller götürüyor. Ama, bütün bunlara rağmen olayı kabullenmiyoruz ve en büyük suçumuz bu.
- Daha kötü senaryolar da var yani...
- Tabii ki, tabiat ana teorisini ortaya atan en önemli bilim adamlarından James Lovelock'a göre iş işten geçti. Atmosferde karbondioksit ve benzeri sera gazları birikmesiyle artık eşik aşıldı, geri döndürülmez bir noktaya gelindi ve dolayısıyla bedeli ödenecek. "Hayli insansız bir dünya olacak," diyor. Yani tümüyle yok olmayacak ama 6.5 milyardan sadece kuzey kutbunda 500 milyon kadar insan kalacak. Geri kalanı kuraklıklardan, denizlerin su basmasından, susuzluktan ya da açlıktan kitleler halinde ölecek. Kuzey Kutbu serin ve vaha gibi olacak diyor. Ayrıca, "Bu yüzyıl bitmeden bunu göreceğiz," diyor. Bunları, vasiyet gibi kaleme aldığını düşündüğüm son kitabında açıklıyor. Bu, yetkili bilim insanları arasında benim gördüğüm en kötümser yaklaşım.
SONU, ELLERİMİZLE HAZIRLADIK
-İklim değişikliğine ilişkin son bilgiler neler?
- Dünyanın bu konudaki en önemli insanları; meteorologlar, coğrafyacılar, iklim bilimciler birçok rapor yayımladı. IPCC diye adlandırılan Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli'nin şubatta yayımlanacak raporuna göre; artık küresel ısınmanın insan eliyle olduğu, bu konuda tereddüde yer olmadığı açıklanacak. Bu çok önemli. Bilim camiası gece sıcaklığının yükseldiğini açıklayacak; yani güneşteki lekelerle ilgisi yok, karaların yanı sıra okyanuslarda da aynı derecede ısınma gözlendiğine göre şehirlerdeki ısı adalarıyla da ilgisi yok.
-Bu sözünü ettikleriniz çok korkutucu...
- Evet de, ecele faydası var mı dersiniz? Daha da ürkütücü olan şey şu belki: Bilim insanlarının 'pozitif geri besleme' etkisi dedikleri bir 'kısır döngü' süreci devreye giriyor. Örneğin güneş ışınlarının yansıtma gücü. Beyazken güneş ışınlarını yüzde 90 - 95 oranında geri yansıtan buzullar eridikçe, alttan lacivert deniz ya da kara kaya parçası çıkıyor. Daha koyu renkli olan bu yüzeyler güneşi geri yansıtmıyor, aksine 'emiyor' ve böylece daha çok ısınıyor. Artan ısınma yüzünden buzullar daha çok eriyor ve bu böyle sürüp gidiyor... Tam bir kısır döngü. İşte, böylece üstümüze son hızla bir tsunami geliyor.
O ÇEYREK BURAYA GELECEK
2 yıl önce