Ağaç düşmanı olur mu?


Yeni Asır'dan Ahmet YAZICIOĞLU'nun ilginç yazısını paylaşalım isterseniz..
...................................

Balıkesir'in dünyalar güzeli ilçesi Erdek'te Belediye eski Başkanı Hüseyin Sarı, iki-üç yıl önce bir siteye "Zakkum Cezası" kesmiş ve gazeteler bu haberi şöyle vermişlerdi:
"Sahildeki zakkum ağaçları, renkli çiçekleriyle Erdek'e farklı bir görünüm kazandırıyordu. İki metre boyundaki ağaçlar, 27 yıl önce yolda yürüyenlerle sahilde güneşlenenler arasında doğal bir perde oluşturması için dikilmişti. Ancak zakkumlar, deniz manzarasını kapattığı gerekçesiyle bir sitenin sakinleri tarafından bir gecede kesildi. Erdek Belediyesi de site sakinlerini ilginç bir yöntemle cezalandırdı."
Belediye, kesilen zakkumların yerine, ikişer metre boyunda yanyana 15 ilan panosu dikerek site sakinlerinin deniz manzarasını engellemişti.
Erdek'te bu olayın yaşandığı tarihlerde Sabah Gazetesi'nde "Baltalı turizm" başlıklı yazıda ise, golf otelleri yapılacağı gerekçesiyle Belek'te 500 binden fazla ağacın katledilişi anlatılıyordu.
- Orası artık Belek değil, kelek... Ağaç, mağaç kalmamış. Ormanı yemişler. Tam 50 yıllık emek, onbinlerce dönüm fıstık çamı ve kızıl çam katledilmiş. Avrupa'da kendi bahçendeki ağacı kes, iki dakika sonra polis dayanır kapına. Ağaç kesenin yedi sülalesine hesap sorarlar. Golf oynayacağım diye ağaç kesenin, münasip yerine dikerler o golf sopasını!

EMEĞE YAZIK
15 yıl kadar önce Kuşadası'ndaki bir siteden daire satın almıştım. İçine eşek bağlasan durmaz haldeydi. Civarı da...
Bugün bahçesiyle, civarıyla medeni bir köşe.
Tabii kendiliğinden olmadı bunlar. Urla'dan, Selçuk'tan, İzmir'den çiçek, bitki taşıyıp dikmiş, sulamış, gübrelemiş, ilaçlamıştım. Yaz-kış demeden yıllarca.
Bahçenin dışına da Gökova'dan getirttiğim Günlük (Sığla) fidanlarını dikmiştim. Ziraat mühendisi arkadaşlarım ve ziraatçı dostlarım "Boşuna gayret" demişlerdi.
- Günlük ağacı suyu çok sever. O nedenle dere yatağında ve taban arazide yetişir. Senin burası kayalık. Sığla; rüzgarı, hele hele soğuğu hiç sevmez. Halbuki diktiğin yer denize, rüzgara, soğuğa açık. Mümkün değil, burada yetişmez!
Yılmamış, kışın gövdelerini sarmış, onları tam bir bakıma ve korumaya almıştım. Dördü de büyüyüp, 10-12 metreye ulaşmış, etrafa mis gibi mentol saçmaya başlamışlardı.

SIĞLA AYRICALIKTIR
Ama bazı hasta tipler, peşpeşe iki yıldır "Günlük"lerin yere doğru eğilen o güzelim dallarını keserek ağaçları kele çevirdiler, tam bir eşek traşı yaptılar. Yetmedi, ikisinin dibine bir takım kimyasallar dökerek kuruttular, sonra da dibinden kestiler.
Sanki ağaçlardan ve doğadan hınçlarını aldılar. Denizi görmelerine maniymiş Günlük'ler!
Bunları yapan elleri kırılasıcalar bilmiyorlardı ki, Günlük (Lyquidamber orientalis), doğanın, güzeller güzeli Anadolumuza bahşettiği bir ayrıcalıktır.
Dünyada yalnızca ülkemizde, Marmaris-Datça-Fethiye üçgeninde yetişir.
Bu ağaçtan elde edilen Sığla (yağı ya da reçinesi) yüzyıllardır çeşitli hastalıkların tedavilerinde tabii ilaç olarak kullanılır. Kozmetik sanayinin de baş tacıdır.
O ağaçlar benim değildi. Sitenin deseniz hiç değil, Kuşadası'nın, Kuşadalı'nındı.
Milas Kaymakamı M. Bahattin Atçı, köy ve beldelerdeki anıt ağaçların tescillenmesi amacıyla tespit edilerek kaymakamlığa bildirilmelerini istemiş.
Kuşadası'nda da "Bir Allah'ın kulu çıksa da, bu ağaç düşmanlarından hesap sorsa" diyorum. Haksız mıyım?

YENİ ASIR

0 yorum:

 
Clicky Web Analytics