Sanayi ülkeleri , artan yaşam süresi ve yaşam standartlarıyla birlikte , dev endüstrilerinin doğal kaynakları ,yer altı zenginliklerini, tropikal yağmur ormanlarını alabildiğine tüketmesine ,dünya üzerinde bitkisel ve hayvansal canlı türlerinin büyük bir hızla yokolmasına , hava toprak ve su kirlenmesinin canlı yaşamlarını tehdit eder boyutlara ulaşmasına rağmen ,somut ve sonuç alıcı önlemler almaya yanaşmıyor , tribünlere oynayıp çevreci tutumlar takınarak adeta günah çıkarıyor.
Fosil yakıt rezervlerinin tükenme sınırına gelmesiyle birlikte , soya dan Bitkisel enerji elde edilmesinin ardından gerek enerji amaçlı ,gerekse , artan nüfusun gıda ihtiyacının karşınabilmesi amacıyla , büyük alanlarda tarım yapılması ve daha çok sığır yetiştirilmesi için tropikal yağmur ormanlarının kıyasıya kesilmesi ,yakılması , korkunçluğunu hayal edemiyeceğimiz boyutlarda bir orman ve ekosistem kaybına yol açmaktadır.
Tropikal yağmur ormanlarının kaybı , sayısı bile tam olarak saptanamayan miktarda bitki ve canlı türlerinin de yok olup gitmesi anlamına da gelmektedir.Dünya üzerindeki bitki ve hayvan çeşitliliğinin yarıdan fazlasının yağmur ormanlarında yaşadığını biliyoruz.
Bu katliamı durdurmak için hiç bir şey yapılamamaktadır.
Tatlısu kaynakları hızla tükenmekte ,artan nüfusun ihtiyacını karşılayamamakta ,her yık tatlı su açığı artmaktadır..Önümüzdeki yıllarda tatlı su kaynaklarının artık susuzluğumuzu gidermeye artık yetmeyeceğini şimdiden düşünmeye başlayabiliriz.
Dev ülkelerin üzerine düşeni yapmaması ,bizim de onlar gibi davranmamızı gerektirmez..
Çünkü sözkonusu olan kendimiz ,çocuklarımız ,sevdiklerimiz ve insanlığın geleceğidir.
Bu bilgilerin ışığında , gelin , Habertürk'te yayınlamış aşağıdaki makaleyi okuyalım..
.............................................................................................
Küresel ısınmaya bağlı olarak hava sıcaklığının yükselmesi, atmosferdeki ozan miktarının artması ve bunlara bağlı olarak iklim değişikliklerinin görülmesinin
insan sağlığını doğrudan olumsuz etkileyeceği belirtildi.
Ozon miktarındaki yüzde 1'lik azalmanın, deri kanserinde yüzde 2'lik, cilt kanserinden ölümlerde ise yüzde 0.3-2'lik artışlara, UV ışınlarının hücrelerin antikor üreme yeteneklerini azalttığı için kansere, UV-B ışınlarının, göz lenslerinin bozulmasına ve yaşa bağlı körlüğe ve göz merceğinin şeffaflığının kaybolmasına (katarakt), atmosferdeki ozon miktarının artması sonucu hava kirliliğine bağlı astım ve akciğer gibi solunum yolu hastalıklarına neden olabileceği bildirildi.
Sağlık İdarecileri Derneği Başkan Yardımcısı Dr. Bilal Ak, yaptığı açıklamada, kürsel ısınmanın devam etmesi halinde, dünyadaki yaşam dengesinin bozulacağını, her geçen gün çevre ve sağlık başta olmak üzere çeşitli alanlarda ciddi sıkıntı yaşanacağını kaydetti.
Enerji üretimi için kömür ve petrol ürünlerinin yakılması ve bilinçsiz sanayileşme sonucunda 45 yıl içinde sıcaklıklığın 3-5 santigrat yükseleceğini belirten Ak, iklim özelliklerinin daha belirgin olarak değişeceğini ve bazı bölgelerin çoraklaşacağını, çölleşeceğini, bazı bölgelerde de buzulların eriyeceğini ve deniz seviyesinin yaklaşık 5 metre kadar yükseleceğini öne sürdü.
Tropik ormanlarının da yılda yüzde 1.8'inin yok edildiğini söyleyen Ak, ''Böyle giderse 45 yıl içerisinde yağmur ormanları tamamen ortadan kalkacak'' dedi.
-İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN SAĞLIĞA ETKİLERİ-
AK, iklim değişikliğinin doğrudan sağlık üzerine olumsuz etkisi olacağına dikkati çekerek, tatlı su kaynaklarının kirlenmesinin çevre sağlığı sorunlarına neden olacağını söyledi. Kömür ve petrolün yanması sonucu atmosfere Kükürt Dioksit (SO2) bırakıldığını anlatan Ak, ''Sülfirik asit miktarının artması tatlı su kaynaklarının asitleşmesini sağlar. Oluşan asit yağmurları ciddi çevre ve çevre sağlığı sorunlarına neden olur'' diye konuştu.
Ak, sıcaklıkların artmasıyla birlikte cilt kanserlerinde artış olacağını belirterek, ''Ozon tabakası yeryüzündeki canlıları güneşten gelen ultraviole (UV-B) ve sağlık için en tehlikeli ışın olan (UV-C) ışınlarından korur. Doğal bir filtre görevi görür. Ancak ozondaki değişmeler sonucunda cilt kanseri tehlikesi yaşanacaktır'' dedi. Ak, ozon miktarındaki yüzde 1'lik azalmanın deri kanserinde yüzde 2'lik, cilt kanserinden ölümlerde ise yüzde 0.3-2'lik artışlara neden olacağının hesaplandığını bildirdi.
UV-B ışınlarının, göz lenslerinin bozulmasına ve yaşa bağlı olarak körlüğe neden olacağını ifade eden Ak, atmosferdeki ozon miktarının artmasına bağlı hava kirliliği nedeniyle astım ve akciğer gibi solunum hastalıklarında artışlar görülebileceğini söyledi. Ak, ozon miktarındaki artışların, bağışıklık sisteminde de değişiklikliklere neden olabileceğini, çok sayıda insanın enfeksiyon hastalıklarına yakalanma riski taşıyacağını kaydetti.
Çöl fırtınalarının getirdiği çöl tozlarının da insan sağlığını olumsuz etkileyeceğini belirten Ak, ''Ağaçlık olmayan yerlerde, söz gelimi Şanlıurfa'da havada tutunamamakta ve havada 2-3 gün asılı kalmaktadır. Bunun sonucunda başta göz ve üst solunum yolları olmak üzere insan sağlığı tehdit altında olacaktır'' dedi.
Ak, besin ve su ile bulaşan hastalıkların artacağını, sıcak su kaynaklarının azalacağını, su kaynaklarındaki azalmanın kolera tipi hastalıkların yayılmasına neden olacağını ifade ederek, ''Enfeksiyonların genişlemesi ve sürelerinin uzaması enfeksiyon etkeni bakteri ve virüslerin ilaçlara olan direnç mekanizmalarını değiştirecek,belkide kullanılan antibiyotikleri etkisiz kılabilecektir'' diye konuştu.
Ultraviole (UV) morötesi ışınlarının da doğrudan derinin hücre yapısını bozduğunu ya da bağışıklık sisteminin gücünü azalttığı için kansere yol açtığını anlatan Ak, ''UV ışınları, bazı hücrelerin sayılarını ve görevlerini etkiler. Antikor üreme yeteneklerini azaltır. T hücrelerinin gelişimini uyararak geç tipte aşırı duyarlılığın baskılanmasına yol açar, tümör gelişimini engelleyemez. Göz merceğinin şeffaflığının kaybolmasına (katarakt) neden olur'' dedi.
-''HAVA KİRLİLİĞİ ÖLÜMLERE YOL AÇMAKTADIR''-
Ak, hava kirliliğinin kalp yetmezliği, kalp krizi ve inme gibi ölümle sonuçlanabilen hastalıkların görülme riskini artırdığını belirterek, ''Havadaki 10 mikrogram/metreküplük parça yoğunluğunda bir artış, toplam ölüm yüzdesini yüzde 1.8 ve kalp-damar hastalıklarından ölüm oranını yüzde 1.4 artırmaktadır'' diye konuştu.
Sıcaklık artışlarının davranış değişikliklerine de yol açacağını ifade eden Ak, sıcaklığın artmasıyla birlikte insanların uykusuz kalacağını ve bu durumun huzursuzluk ve depresyona yol açacağını söyledi.
-''EKOLOJİK DENGEYİ DEĞİŞTİRMEKTEDİR''-
Ak, yaz aylarında sıcaklığın düzeyi ve döneminin uzamasına bağlı olarak
ekolojik şartların ve dengelerin de değişeceğini belirterek, bu durumda
bakterilerin üreme, yaşama ve daha geniş alanlara yayılabileceğini
söyledi.
Ak, ısınmanın etkisi ile çevre kirliliğinin daha da artacağını, bunun sonucunda salgın hastalıkların sıklığının artacağını anlatarak, ''300 milyon malarya salgınında 2 milyon kişi ölmektedir. Dünya nüfusunun yüzde 45'i malarya geçiren sineklerin bulunduğu iklim bölgelerinde yaşamaktadır ve ve bu oranın önümüzdeki yüzyılın yarısına kadar yüzde 60'a çıkacağı tahmin edilmektedir'' diye konuştu.
-DİĞER ETKİLER-
Küresel ısınmanın sonuçlarının genel ekonomiye ve sağlık ekonomisine
zarar vereceğini, hastalıkların artması nedeniyle ek sağlık kuruluşlarına, finansman ve personele ihtiyaç duyulacağını belirten Ak, en kısa zaman içinde dünyanın ısınmasının yavaşlatılması ve durdurulması için önlemlerin alınması gerektiğini bildirdi.
Ak, öncelikle karbondioksit emisyonlarının kontrol edilmesi, fosil yakıt tüketiminin yüzde 50 azaltılması, orman tahriplerine son verilerek ağaçlandırma yapılması gerektiğini ifade ederek, ''Gelişmiş ülkelerin sera gazı salınımlarını 2008-2012 yılları arasında yüzde 5.2'nin altına çekilmesi sağlanmalı'' dedi.
İklim değişikliği ve küresel ısınmaya neden olan sera gazı salınımlarda
suçlu olan ülkelerin ABD, Avrupa Birliği, Kanada, Rusya, Japonya, Çin ve
Hindistan olduğunu öne süren Ak, sağlık idarecilerinin zaman kaybetmeden, değişen iklim şartlarını ve global ısınma değişimlerini dikkate alarak ve gelecekteki etkilerini belirleyerek meydana gelecek değişimleri tespit etmeleri gerektiğini söyledi.
Ak, değişime uygun sağlık politikalarının geliştirilmesi gerektiğini, sağlık planları, örgütlenmeleri, icraları ve denetimlerini yapacak ve iklim değişikliğinin sağlık sistemi üzerindeki olumsuz etkilerini azaltıcı ve yok edici her türlü tedbirin alınması gerektiğini kaydetti.
AA--Habertürk
O ÇEYREK BURAYA GELECEK
2 yıl önce
0 yorum:
Yorum Gönder