Dünyanın 13 yılı kaldı

21.08.2007 Hürriyet

BM, iklim felaketinin nedenlerini inceleyip geleceğe ilişkin tahminler yapılan yeni bir rapor yayınladı.

Uzmanlara göre iklim felaketinin önlenmesi için 2020 yılına kadar önlem alınması gerekiyor, aksi takdirde geri dönülmez noktaya gelinmiş olacak. BM’nin Hükümetlerarası İklim Değişimi Paneli’nin iklim raporunun üçüncü bölümü de basına sızdı. Bu bölümde özellikle trafik ve konutlarda enerji kullanımının yol açtığı emisyonlar inceleniyor ve alınması gereken önlemlerle ilgili öneriler yapılıyor.

Raporun ikinci bölümü nisan ayında Brüksel’de, üçüncü bölümü ise mayıs ayında Bangkok’da açıklanacak. Şimdiye kadar elde edilen bilgilere göre iklimdeki ısınma iki derecede tutulursa kurtuluş mümkün.??Uzmanların önerisi??Daha 13 yıl vaktimiz var ya da sadece 13 yıl vaktimiz var. BM Hükümetlerarası İklim Değişimi Paneli uzmanlarına göre iklim felaketinin önlenmesi için 2020 yılına kadar önlem alınması gerekiyor, aksi takdirde geri dönülmez noktaya gelinmiş olacak.

Geri dönülmez noktadan kasıt, kutuplardaki ve Grönland’daki buz tabakasının erimeye başlaması ve okyanuslardaki asit oranının yükselmesi. Hükümetlerarası İklim Değişimi Paneli ya da diğer adıyla Dünya İklim Konseyi uzmanlarının önerisi trafik ve konutlardan kaynaklanan emisyonları azaltmak, bio yakıtlara, hibrid arabalara, konut ve işyerlerinin izolasyonuna öncelik vermek, ama en etkili önlem enerji tasarrufu.?Üretim biçimleri değişmeli.?Sera etkisine yol açan gazlardan sadece karbondioksitin değil, metan ve gülme gazı olarak bilinen nitröz oksitin de azaltılması gerekiyor.

Ayrıca sadece sanayi ülkeleri değil, kalkınmakta olan ülkelerin de harekete geçmesi gerektiğini belirten uzmanlar, sanayi ve tarımda üretim biçimlerinin değiştirilmesini, örneğin çok fazla metan gazına yol açan sulu pirinç tarımı yerine kuru pirinç tarımı yapılmasını öneriyorlar. Sera etkisine yol açan gazlarda indirim sağlanması durumunda dünya iklimindeki sıcaklık artışının iki derece ile sınırlandırılabileceği tahmin ediliyor. Uzmanlar açıkça söylüyor, aksi takdirde felaket kapıda. ??Siyasi irade ihtiyacı??

Alman uzman Ottmar Edenhofer’e göre, dünya ikliminin kurtarılması için yapılacak yatırımların ekonomilere yük olması da söz konusu değil. Potsdam İklim Araştırmaları Enstitüsü şef ekonomisti Ottmar Edenhofer, raporun tüm ayrıntıları bilinmediği için abartılı değerlendirilmelerden kaçınılması gerektiğini söylese de şu yorumu yaptı.??Edenhofer, “İklim felaketinden kaçınmamız, üstelik bunu ekonomileri fazla etkilemeden yapmak mümkün. Dünya çapında gayrı safi milli hasılanın yüzde birini harcayarak, tehlikeli iklim değişimini önleyebiliriz. Tek yapılması gereken bu konuda politik kararlılık göstermek.”??ABD ve Çin’e daha fazla görev düşüyor??Uzmanlar ABD ve Çin’in iklim korumada daha fazla angajman göstermesini isterken BM Çevre Programı Başkanı Achim Steiner bu konuda umutlu. Steiner, bu iki ülkede de iklim konusunda umut verici gelişmelerin olduğuna işaret ediyor. ??Steiner, “Dünyanın en büyük altıncı ekonomisi olan Kaliforniya’nın hedeflediği emisyon indirimleri, Avrupa ve Almanya’da hala tartışmalı. Arnold Schwarzenegger’in kabul ettirdiği yasa son derece olumlu. Çin ise geçen yılm yenilenebilir enerjilere 180 milyar dolar yatırım yapmayı kararlaştırdı” diye konuşuyor.??BM uzmanları, buna rağmen ABD ve Çin gibi sera etkisine yol açan emisyonlarda başı çeken ülkelerin bu yılın sonunda toplanacak ve Kyoto protokolünün geleceğinin görüşüleceği toplantıya kadar ikna edilmesini istiyorlar.

2007 en sıcak yıl olabilir... (04.01.2007/BBC)

İngiliz Meteoroloji uzmanlarına göre, 2007, dünya genelinde kayıtların tutulmaya başlandığı son 150 yıllık dönem içinde en sıcak yıl olabilir. Bugüne dek kaydedilen en sıcak yıl 1998. İklim değişikliği uzmanları, bu yılın daha sıcak olması ihtimalinin ise yüzde 60 olduğunu belirtiyor. Tahminlere göre küresel sıcaklığın, uzun dönemli ortalama olan 14 santigrat dereceden yarım derece daha sıcak olması mümkün. Bilim adamları bu duruma iki sebep gösteriyor... Bunlardan birincisi insan faaliyetlerinden doğan sera etkisine yol açan gaz salımları. Bir yılın diğerinden daha sıcak olacağını tahmin etme imkanı veren bir diğer faktör ise El Nino iklim hareketinin kendini yeniden göstermeye başlaması. El Nino iklim hareketi her 4 ila 7 yıl aralığında, Güney Amerika’nın batı kıyılarında Büyük Okyanus’un olağandışı ısınmaya başlamasıyla oluşuyor, bu sırada derinlerde soğuk sular yüzeye yükselemiyor. Normalde soğuk ve güneyden kuzeye doğru akan suyun belli yıllarda akış yönü değişiyor ve ısınıyor. Bu durum, sadece okyanusta yaşanan canlılara zarar vermekle kalmıyor, dünya genelinde beklenmedik hava olaylarının yaşanmasını, maddi hasar ve can kayıplarını getiriyor. El Nino iklim hareketi dahilinde ısınma süresinin uzamasıyla da bu yıl küresel sıcaklığın artması bekleniyor. Uzmanlar ayrıca 2006’nın İngiltere’de kayıtların tutulmaya başlandığı 1914’ten bu yana görülen en sıcak yıl olduğunu belirtiyorlar. El Nino’nun etkisi, zayıf, orta, güçlü, çok güçlü ve olağanüstü şeklinde seviyelendiriliyor. Büyük Okyanus’ta şu anda orta düzeyde El Nino etkisinin gözlendiği belirtiliyor. Bu durum da uzmanların 2007’nin en sıcak yıl olabileceği tahminlerini kuvvetlendiriyor. Son yıkıcı El Nino etkisi 1997-98 yılları arasında yaşandı. Yaşanan doğa olaylarının dünyaya faturası 2 bin can kaybı ve 20 milyar sterlin oldu.

Akdeniz yukarı çıkıyor... (29.07.2006/DW-World)

Küresel ısınma etkisi arttıkça yazlar daha da sıcaklaşıyor, dört gözle beklenen yaz kabusa dönüşüyor. Bilim adamları, ısınmanın bu şekilde sürmesi durumunda Akdeniz’deki tatil merkezlerinin cazibesini yitireceği, İngiltere, Almanya gibi ülkelerin yeni turizm merkezleri haline gelebileceğini belirtiyor. Avrupa bu yıl da sıcak hava dalgasına teslim oldu. 30 derecenin üstündeki sıcaklara alışık olmayan Avrupalılar başlangıçtaki yaz sevincinin ardından serinliğe özlem duymaya başladı bile. Almanya’nın yüksek tirajlı gazetesi Bild, insanların bıkkınlığını, “Sevgili güneş, lütfen biraz mola ver” başlığıyla manşetine taşıyor. Avrupa’nın orta ve kuzey kesimlerinde hal böyleyken 40 derecenin üzerinde sıcaklara sahne olan Akdeniz’de insanlar kaçacak gölge arıyor. “Journal of Sustainable Tourism” dergisinde yayınlanan bir araştırma, küresel iklim değişiminin uzun vadede küresel turizm akımlarında da değişikliğe yol açacağı sonucuna varıyor. İngiliz ve Hollandalı bilim adamlarının yaptığı araştırma, 2080’li yılların yaz aylarında örneğin İngiliz ve Almanlar’ın Akdeniz’e gitmek yerine kendi ülkelerinde kalmayı tercih edeceğini gösteriyor. İngiliz ve Almanlar’ın, Avrupa’nın en çok seyahat eden milletleri olduğu düşünüldüğünde bu Akdeniz turizmi için ağır bir darbe anlamına gelebilir. Çoğu Kuzey Avrupa’dan olmak üzere her yıl 116 milyon kişi Akdeniz’e gidiyor ve yaklaşık 100 milyar dolar para harcıyor. Raporda, bu insanların tatil alışkanlıklarındaki en küçük bir değişmenin Türkiye, İspanya, Fransa, İtalya, Yunanistan ve Fas gibi ülkelerin ekonomilerine büyük etkileri olabileceği belirtiliyor. Raporun yazarlarından İngiliz iklim bilimci David Viner; “İnsanlar artık güneşe, deniz ve kuma bakmak için tatile gitmek istemiyor. Çok sıcak olduğu için gölgede oturmak zorunda kalıyorlar” saptamasında bulunuyor. Viner’a göre İrlanda’dan Fransa’nın kuzeyine, Baltık Denizi kıyılarından İskandinavya’nın güneyine Kuzey Avrupa kıyıları orta vadede Avrupalı turistler için daha cazip hale gelebilir. Kaldı ki son yıllarda Avrupa’da yaşanan sıcaklar göz önüne alındığında Avrupalı turistler için “daha sıcak olduğu için güney ülkelerine gitme” gerekçesi de ortadan kalkmış olacak.

Kuraklık ve orman yangınları

Küresel ısınma ışığında Akdeniz ülkelerini bekleyen tek tehdit turist gelirlerindeki azalma değil. Bilim adamları bu ülkelerde kuraklığın ve orman yangınlarının artabileceği, su sıkıntısının başgöstermeye başlayacağı uyarısında bulunuyor. Raporda yaz aylarında boşalacak olan Akdeniz’de turizm mevsiminin bahar ve kışa kayacağı öngörüsünde bulunuluyor. Bilimsel araştırmalar, hava sıcaklığının 2100 yılına kadar 1.4 ila 5.8 santigrat derece artacağını ortaya koyuyor. Bu da sıcak hava dalgalarıyla birlikte sel, toprak kayması ve salgın hastalıkların artması olasılığını beraberinde getiriyor. Turizm kendisini tehdit eden küresel ısınmaya bizzat katkıda bulunuyor. İklim değişikliğine yol açan gaz atılımının en önemli kaynaklarından biri hava taşımacılığı. 1996 yılında uluslararası uçak yolcusu sayısı 594 milyonken, 2010 yılına kadar bu sayının bir milyar sınırını aşması bekleniyor.

0 yorum:

 
Clicky Web Analytics