Biyolojik çeşitlilik; canlıların genetik yapılarına bağlı olarak meydana getirdiği tür toplulukları arası ve türler içi farklılığın bütünü olarak tanımlanabilmektedir. Farklı ekolojiler; milyonlarca yıllık evrim sürecinde farklı ırkları meydana getirmişlerdir...
Yine farklı ekolojilerde farklı canlılardan olusan farklılıklar bütünüde biyolojik çeşitlilik olarak adlandırılabilmektedir.
Biyoçeşitlilik Niçin Önemlidir?
İnsanlık evrim sürecinde,doğayı daima sosyo-ekonomik düzeyini yükseltmede birincil derecede bir kaynak olarak kullanmıştır. Kaynakların aşırı ve düzensiz olarak kullanımı sonucu ortaya çıkan sorunları ise başlangıçta gözardı etmiştir. Sorunlar önemini artırdığında ise gerekli önlemler alınmaya çalışılmıştır.
Bilindiği üzere doğada tüm işleyiş bir dişli sistemine uygun olarak calısır. Dişlilerden bir tanesindeki aksama bütünsel işleyişte hemen etkisini gösterir. Yağmur ormanlarının yokedilişi ,yağış düzeninde yani iklimsel dengenin bozulmasında, fabrika bacasından çıkan zararlı gazların ozon tabakasını inceltmesi , konuya en çarpıcı örneklerden ikisini oluşturur. Bilinçsiz şekilde buğday ekim alanlarında uygulanan zararlı mücadele ilaçları (DDT) kullanımı yılanların ölümüne , bunun sonucunda da farelerin aşırı artışı doğal dengelerin birbirleri ile ne ölçüde ilşkili olduğunu bize göstermektedir.
Yine bıldırcınların doğada süne ve kımıl gibi zararlılara karşı doğal bir koruma faktörü oldukları ilgili çevrelerce bilinmektedir. Bilinçsiz kullanılan bitki koruma ilaçları bıldırcınların yaşama alanlarını tahrip etmiş bunun doğal sonucu olarak da süne ve kımıl zararlılarının artışı buğday veriminde azalma ile kendini göstermiştir.
Biyolojik Çeşitliliği Nasıl Koruyabiliriz?
Biyolojik çeşitliliğin önemini kavrayan ülkeler çeşitli koruma yöntemleri geliştirmişlerdir. Konu üzerinde çok değişik resmi ve gönüllü kuruluşlar farklı açılardan sorunu çözmeye çalışmaktadırlar.
Nitekim konu üzerinde görüş birliğine varan 174 ülke 1992 yılında Rio'da dünya çapında ikinci büyük çevre toplantısını gerçekleştirmiştir.
Rio deklarasyonunda "Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinde" biyolojik kaynakların korunmasını öngören bir bölümde mevcuttur. Bu sözleşmeyi imzalayan ülkelere birtakım sorumluluklar düşmekte ve bunu gereklei yerine getirilmek zorundadır.
Buna karşın A.B.D. , biyolojik çeşitliliğin korunması sözleşmesine imza atmamıştır. Bu sözleşme üçüncü dünya ülkelerinin, geliştirilen yeni tohumluklar ve ilaçlar üzerinde hak iddialarını desteklemektedir.
Zaman içerisinde konunun ekonomik boyutu giderek genişlemektedir. Biyolojik çeşitliliğin korunmasında her ülke ekonomik koşulları dahilinde uluslararası kurum ve kuruluşlarla da işbirliği yaparak üstüne düşen görevleri yerine getirme durumundadır.
Konuya bilimsel açıdan yaklaşacak olursak gen kaynaklarını korumada başlıca üç yöntemin olduğu görülür. Bunlar sırasıyla şunlardır;
- Bütün Canlı Varlığın Korunması: Doğada geniş bir yayılma gösteren bitki ve hayvanlardan meydana gelen canlı varlığın bir bütün halinde korunmasıdır. Bu yöntemde kayıp hızı minimumdur. Bununla beraber insanlığın nüfus artış hızı ve sosyal gereksinimleri bu yöntemi zor uygulanabilir bir hale getirmektedir. Örneğin GAP bölgesindeki bitki ve hayvan çeşitliliğinin bu tür bir uygulama ile korunması mümkündür.
-In Situ Koruma: Bitkileri kendi doğal yetiştirme alanlarında (ormanlarda ve meralarda) korumayı esas alan bir yöntemdir. Korunması istenen genetik materyalin bulunduğu alan insan veya evcil hayvanlar tarafından hiçbir şekilde kullanılmadan koruma altına alınır. yaygın uygulama şekli Milli Parklar şeklindedir.
- Ex Situ Koruma: Korunması düşünülen belli bir bölgenin veya ülkenin genetik çeşitliliğini , özel bir çeşidi veya ırkı olabildiğince çok çeşitli materyaller toplayarak özel saklama koşullarında muhafaza etmek esastır. Bu yöntemin zorluğu teknik ve ekonomik açıdan gelişmiş bir seviye gerektirmesidir.
Biyolojik çeşitlilik niçin önemlidir? sorusunun ilk yanıtı yukarıdaki örneklerden de anlaşılacağı üzere ekolojinin işleyişinin devamlılığı için önemli olacaktır.
Doğal olarak bunun dışında da birçok konuda yaşamsal ve ekonomik potansiyel olarak çok büyük öneme sahiptir. Biyolojik çeşitlilik tıp ve eczacılık tarihinde bitkilerden yapılan yapılan ilaçların ve özütlerin tarihi , insanlığın tarihi kadar eskidir.
Antibiyotiklerin babası sayılan penisilin, sıtmaya karşı kullanılan kinin, kansere etkili olan vinkristin ve vinblastin adlı ilaçların etkicil maddeleri doğadaki bitkilerden elde edilmişlerdir.
Daha sonraları bu maddeler sentetik yollarla labaratuvarlarda üretilerek insanlığın kullanımına sunulmuşlardır. Farmakologlar birkaç yıl öncesinde dahi reserpin ve reserpinbenzeri alkaloidlerinden elde edilen ürünlerin ilaç sanayindeki değerinin yüz milyonlarca dolar olarak ifade etmekteydiler.
Bitki türü olarak 250.000 değişik türün varlığı bilinmekle beraber henüz bunların sadece 5000 tanesinin ilaç sektöründe kullanıldığı bilinmektedir
(Kaynak: Daskiran, 2002)
Biyolojik çeşitliliğin önemi sadece bununla da kalmamaktadır. Özellikle tarım sektöründe yapılan her çalışma çeşitliliğe dayalıdır. Artan Dünya nüfusunu doyurmak gibi bir sorunu zorunda olduğumuz bilinmektedir.
Bu sorunu ise ancak birim alandan elde edilen verimin artırılması ile çözmemiz mümkündür. Artık bir dönüm topraktan on kilogram ürün elde etmenin sorunlar çözüm getirmesi olası değildir. Buna birde giderek azalan tarım topraklarının miktarı ve toprak kalitesindeki düşüşler eklendiğinde günümüz tarımcılarının biyolojik çeşitliliğe dayalı biyoteknolojik çalışmaları yapmaları kaçınılmaz olmaktadır.
Tüm bu olumsuzluklara insanoğlunun dengeli beslenme isteği de eklenirse sorun iyice karışık bir hal alacaktır.
Tüm bu gereksinmelere cevap olacak çalışmalar besin maddeleri üretiminde birim alandan maksimum verim almak için daha yüksek genetik kapasitede tür ve ırkların geliştirilmesi olacaktır.
Genetikte temel prensiplerden biri, canlının veriminin genetik potansiyeli ile sınırlı olduğudur. Canlıya uygun ortam sağlandığında göstereceği en üst verim seviyesi genetik kapasitenin izin verdiği düzeyde olacaktır.
İşte bu düzey yakalandıktan sonra yine de yeterli görülmüyorsa daha yüksek verimli varyetelerden üstün verimli genleri transfer etme gereği vardır. Bunun içinde temel kural transfer edilecek genlere sahip bireylerin varolmasıdır. Böyle bir durum ise ancak çaşitliliğin oldukça geniş bir variyasyon gösterdiği canlı populasyonlarında sözkonusudur.
İstediğimiz özelliğin yeni geliştirilen bir varyetede bulunmasını istediğimiz durumlarda da çözüm yine istenen özelliğin transferi ile mümkündür.
Tüm bu gereksinmelerin karşılanabilmesi ise, ancak farklı genetik yapıya sahip bireylerin bulunduğu, biyolojik çaşitliliğin var olduğu populasyonların varlığı ile mümkündür.
Yine A.B.D. Tarım Bakanlığı'nın raporunda Türkiye'den gelen buğday genlerinin A.B.D. buğday üretimine katkısının yılda 50 milyon doları bulduğu belirtilmektedir.
Benzer örnek 1970'de A.B.D.'de mısır ekiminde de yaşanmıştır. Bir çeşit pas hastalığı mısır tarlalarındaki ürünün %15'ni yok ederek yaklaşık ülke ekonomisine 2 milyar dolarlık bir zarar vermiştir. Bunun çözümüde uzmanlar tarafından Meksika'da bulunan yerel bir mısır çeşidinden gen transferi yapılarak bulunmuştur.
Öyleyse biyolojik çeşitlilik insanlık için yaşamsal öneminin yanısıra ekonomik, ekolojik ve estetik açıdan oldukça büyük önem arzetmektedir diyebiliriz. Konunun önemini kavrayan ülkeler gerekli önlemleri almış olup bu önlemleri daha da artırma veya etkinleştirme yollarını araştırmaktadırlar.
Türkiye'nin Biyolojik Çeşitlilik Açısından Durumu
Türkiye'nin biyolojik çeşitlilik açısından sahip olduğu zenginlik gerek bitki gerek hayvan tür ve ırkları açısından diğer ülkelerle kıyaslanmayacak kadar fazladır.
Bilindiği üzere Anadolu'nun en eski uygarlıklara ev sahipliği yapması, doğal kaynaklar açısından (madenler, su kaynakları, turizm vb.) zenginliğinin yanısıra biyolojik çeşitlilik açısından da zengin bir alan olmasına olanak sağlamaktadır.
Davis adlı araştırıcı, Türkiye Florası adlı eserinde 902 bitki türünden %20'sinin endemik olduğunu (bölgeye özgü) , bu oranının varyeteler düzeyinde %24 'e çıktığını belirtmektedir. Ülkemizin özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin endemik bitkilerce zengin olduğu ve Türkiye'nin 3000 den fazla endemik türe sahip olduğunu bildirmiştir.
Anadolu'da bulunan 9000 türden 3000 'nin endemik olmasına karşılık tüm Britanya'da 2000 çeşit bitkinin varlığı dikkate alınırsa ülkemizin bu konudaki zenginliği açıkça görülecektir.
Bunlara ek olarak tüm Avrupa'da 500 kadar kuş türü ve 125 sürüngen türü mevcuttur. Türkiye'de ise 413 kuş türü ve 93 sürüngen türü mevcuttur.
Ülkemizin böyle bir zenginliğe sahip olmasının sağlayacağı avantajları yeterince kullanamaması ise başlı başına bir sorundur.
Bir başka araştırmada ülkemize özgü elma çeşidi sayısı 100'ü, armut çeşidi sayısı ise 600'ü geçmektedir.
Yine tarla bitkilerinin birçoğuda ülkemize özgü olma niteliği taşımaktadırlar.
Bitkisel gen kaynakları yanısıra tüm dünya'da tanınan Ankara Keçisi, Ankara Kedisi, Ankara Tavşanı ve Kangal Köpeği günümüzün en popüler canlıları arasında yer almaktadırlar.
Ankara keçisinin 1960 yıllarda 6 milyon baş olan sayısı 400 bin baş seviyesine gerilemiştir.
Tüm dünyada tekstil sanayinde birinci sırada tiftik üreticisi olan Türkiye bu sektörde etkisini yitirmiş ve Güney Afrika ve A.B.D. nin ardından haketmediği bir duruma düşmüştür.
Bu arada ülkemizin ihtiyacı olan tiftik elyafı ithal edilmeye başlanmış, üretici bu yetiştirme kolundan vazgeçmiştir.
Benzer durum biraz daha iyi bir biçimde Kangal Çoban Köpeği için söz konusudur. Kangal köpeğine ait mevcut durum ve öneriler ilgili başlık altnda detaylı bir biçimde anlatılmıştır.
Ankaradan adını alan Ankara Tavşanı ise artık yok olmuştur. Buna karşılık Fransa'da yetştirilmesi ve ıslah çalışmaları devam etmektdir. Türkiye'de ise bazı araştırma kurumlarının yetiştirme faaliyetleri için başlangıç materyalleri ancak ithalatla karşılanmaktadır.
Ülkemizin sıkıntılı bir süreçten geçtiği şu günlerde sahip olduğu varlıkları korumak korurken bu kaynakları nasıl ülke ekonomisine kaznadırılacağı yolunda çalışmalarda bulunmak ülkemize hizmet etmenin en önemli yollarından birini oluşturmaktadır.
http://irfandaskiran.8m.com/custom_2.html
BENZER KONULAR :
BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK- (Prof Dr.Kani IŞIK )
BİYOÇEŞİTLİLİK ,ÖNEMİ VE KORUNMASI
O ÇEYREK BURAYA GELECEK
2 yıl önce
süpEer oLmuŞ eLiniSee SAqLıK;)
YanıtlaSiltam istediğim ödev çok teşekkür ederim.çok işime yaradı o kadar çok aradım sadece burda bulabildim. :)
YanıtlaSilSoru istiyodum ama buda yardımcı oldu teşekkürler :))
YanıtlaSilTEŞEKÜRLER BNDE ARDIĞIMI BURDA BULDUM ... :)
YanıtlaSilbende aradığım ödevi burda buldum teşekür ederim :)
YanıtlaSilsüperrrrrrrr
YanıtlaSilsaolun sizin saenizde performans ödevinden yırtacam :D
YanıtlaSil