İKİZDERE



Derelerin kardeşliği HES’leri yendi. Yıllardır verilen hukuk mücadelesi çevrecilerin zaferiyle son buldu. Rize’nin İkizdere Vadisi, Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nca doğal SİT alanı ilan edildi.
Böylece İkizdere, Anzer ve Ovit çevresinde yapılması planlanan hidroelektrik santralları (HES) tehdidi önlenmiş oluyor.

Bu mücadelede büyük payı olan İkizdere Derneği Başkanı Kadem Ekşi, “Bugün HES’lerin pençesinden kurtulduğumuz, yeşili, doğayı çocuklarımıza bıkacağımızın müjdelendiği gündür“ diye konuşmuş.
Karar birkaç yıl önce çıkmış olsa başlayan projeler de askıya alınacak, HES’lerin doğaya verdiği zararlar tümüyle önlenecekti.
Yine de sevindirici bir gelişme.
Fırtına Deresi’nden Kaçkarlar’a ekolojik bir hazine olan vadileri, dereleri, çiçekleri, böcekleri, kuşları, balıkları HES’lere feda etmek, santral kuracağız diye akarsuları kurutmak, ormanları delik deşik etmek geleceğe indirilmiş ağır bir darbeydi. İkizdere’nin kalan kısmını kurtarmak bile çok önemli. Çünkü bu karar Kastamonu Loç Vadisi için de yolu açıyor. Köylülerin nöbet tuttuğu vadide, santralı yapacak şirket kamulaştırma yaparken, hukuk mücadelesi sürüyor. Danıştay kararı bekleniyor.
Bu tür kararlar, küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliği tartışmalarının doruğa çıktığı bir çağda insanlığı daha fazla enerji ile biyoçeşitlilik ve azalan gıda güvenliği arasında da bir tercihe yöneltecek.
Türkiye coğrafyasında sadece HES’ler nedeniyle yeşili kaybetmiyoruz.
Uzunca süredir zaten kentleşme, tarım arazilerinin sanayiye açılması ve betonlaşma nedeniyle “sulak alanlarımız” da azalıyor. Göller, nehirler kuruyor. Barajlar eskisi kadar su tutmuyor.
Su kıtlığına bağlı olarak canlı türleri ve çeşitliliği de azalıyor. Ekosistemi korumak, her şeyin önüne geçiyor.
İkizdere kararı bu yönüyle tarihidir.
Doğu Karadeniz’in HES’lerden kurtarılması; ormanların, yaylaların, derelerin bulunduğu vadilerin doğal SİT alanı ilan edilmesi yöre insanının önüne yeni fırsatlar açacaktır.
Akla hemen gelen ekolojik turizmdir.
Semih Kaplanoğlu’nun ödüllü filmi “Bal”ı seyrederken neleri kaçırdığımızı gördük. İkizdere, Anzer, Ovit çevresi alternatif bir hayat sunuyor.
Bu yaz aşırı sıcaklara bağlı olarak Rusya’da, Pakistan’da yaşanan çevre felaketlerinden sonra bir kez daha şu noktaya geldik: Yaşadığımız sorunlar insan kaynaklıdır. Hiçbir çevresel, sosyal ve ekonomik neden sulak alanları, dereleri, gölleri, ormanları kaybedişimizi haklı çıkarmaz.
Daha fazla yol açmak, daha hızlı gitmek, daha fazla tüketmek mümkün. Bunların hepsinin ekonomisi var. Refahın bedeli doğal hayattan vazgeçmek olmamalı.
Kızılderili Şefi Seatle’nin beyaz adamı uyardığı gibi “son ırmak kurumadan, son ağaç yok olmadan, son balık tükenmeden” doğanın, paradan daha değerli olduğunu anlamalıyız.
İkizdere’yi doğal SİT alanı ilan edenleri alkışlıyoruz.

Derya SAZAK , MİLLİYET

0 yorum:

 
Clicky Web Analytics